AMBROSİA VE ÖLÜMSÜZLÜK ÜZERİNE

İnsanın ölümsüzleşme çabası, varoluşundan bu güne değin, sanatın her çeşidi ile, resimle, yazıyla, müzikle, heykelle ve hatta teknolojik gelişmeler ve her çeşit patolojik pathos ve çılgınlıklarla süregelmiştir. Hal böyle olunca, Gılgamış destanından tutun da, Mahabharata'dan, Bhagavat Gita'dan itibaren, Asur, Elam, Babil, Sümer medeniyetlerinden, Homeros'un ve Hesiodos'un anlattığı Roma ve Yunan mitolojilerine, Kelt, Germen, Aztek, Maya, İnka ve tüm gnostik ve sinkretik inanışların tümünde ölümsüzlük aranmıştır. Antik çağda Yunanlılar, tanrıların insanın yedikleri ve içtikleriyle beslendiklerinde ölümsüz olamayacağını düşünmüş olmalılar ki, onların yiyecek ve içeceklerini insandan ayrı tutmuşlardır. Olimpos Tanrılarının ölümsüz olmalarını sağlayan bir çeşit içecek ve yiyecek olan Ambrosia, baldan dokuz defa daha tatlı, kokusu çok latif bir nektardır. Bu gidadan bir kez tadanlar artık ölümü bilmiyorlardı. Olimpos Dağı'ndaki Tanrıların yaşadığı yerde, gençlik tanrıçası ve Zeus'la Hera'nın kızı Hebe'nin tanrılara sunduğu bu içecek, onları ölümsüz kılmak içindi. Tanrıların babası Uranos'un oğlu Kronos, babasına yaptıklarını unutmadığı ve kendi doğacak çocuklarının da ona isyan edip yerini almalarından korktuğu için, karısı Rhea'nın doğurduğu çocukların hepsini yutardı ve karnında saklardı. Karısı Rhea tek bir çocuğunu kurtarıp, Girit adası'ndaki "en yüksek dağ" olan İda Dağı'na kaçırıp, ha saklattı. Zeus, burada sık ormanların içinde büyüdü, kutsal bir keçinin sütüyle ve Melissa adındaki bir perinin getirdiği bal, kartalların ve güvercinlerin taşıdığı ambrosia çiçeğinin nektarı ile beslendi. Buradaki kartal ve yüksek dağ betimlesi, Kaf dağı ve Anka kuşu olarak doğu kültüründe yerini alır. Zümrüdü-Anka denilen bir diğer inanışa göre, Hz. Süleyman'ın Hüd Hüd'ü de aynı kuştur. Hz. İbrahim'in hikayesi de, Zeus'a benzer.O dönemlerde, firavunların yarı tanrı, yarı kral olduğuna inanılırdı ve kendini tanrısallaştıran Firavun Nemrud'da, AMBROSİA VE ÖLÜMSÜZLÜK ÜZERİNE rüyasında bir çocuğun doğacağını ve kendisinin saltanatına son vereceğini gördü. Bu yüzden yeni doğan çocukların hepsini sarayda büyüteceğini söyleyip toplattı ve öldürttü. Ama sarayda tapınağın bekçisi olarak çalışan, Hz.İbrahim'in babası durumu karısına anlattığı için, o da yeni doğan oğlu İbrahim'i bir mağaraya bıraktı ve kırk gün sonra mağaraya gidip baktığında, bir ceylanın onu sütü ile beslediğini, büyüttüğünü gördü. Yine, Simurg kuşunun yumurtası, Pers mitolojisinde de, ölümsüzlük için peşine düşülen bir yiyecek olmuştu o sıralarda. Hz. Musa dönemine gelince; Kızıldeniz'i geçip Vadedilmiş Topraklar'a doğru ilerleyen İsrail Kavmi'nin, liderlerine olan baskı ve eziyetlerinden sonra, Musa'ya güvenmelerini isteyen Allah, kavmin üzerine özel bir yiyecek olarak tanımlanan "kudret helvası"nı yağdırmıştı. Masonların üst seviyeye, 30.dereceye kadar gelmiş olanlarına, "manna" adı verilen bir tozun formülünün verildiği söylenir. Bu da bir çeşit kuvvet ve kudret tozudur. Manna adı, kayıp kıta Mu'dan gelmiştir. 1904 yılında mısırlı bilim adamları, Sina yarımadasında, 2070 metre yüksekte bir tapınak buldular. Tapınağın, dağın içinde kalan dip bölümünde, ilginç bir toz kümesi keşfettiler. İncelendiğinde bu tozun altın ve platin türevi elementlerden oluştuğu kayıtlarda görünüyor. 3600 dünya yılında bir kez düzenli olarak, Niburu gezegeninden dünyaya inip, Göbeklitepe'ye gelen Anunnakiler( Gökten inen 50'ler) olarak bilinen uzaylıların da geliş nedeninin ölümsüzlük için kullandıkları altın tozu olduğunu, firavunların da altın tozu ile beslendiklerini artık biliyoruz. Yine "manna" adı verilen bu toza, Mezopotamya'da "Şamama" olarak rastlıyoruz. Nihayet, Eski Mısır'da, ölülerin yeniden can bulacağı inancı ile mumyalanması gerçeği, balın bozulmayı önlediği ve nektar denilen çiçeklerden oluştuğu ve yüksek oranda Manna kullanımının, epifiz bezinde melotonin ve serotinin salgıladığı bilim adamlarınca da tespit edildi artık. Hz.Muhammed de, bir hadisinde "insan yaşlandıkça iki şey gençleşir; uzun yaşama arzusu ve mal sevgisi" diye tarif eder insanın ölümsüzleşme çabasını. Rus bilim adamlarindan Anatolia Brouchkov ise, Sibirya'da eski çağlardan kalma bir mağarada değişik bir bakteri keşfetmiş, önce farelerin sonra da kendi üstünde denemiş ve bu bakterinin yaşamı uzattığını ve insanları gençleştirdiğini göstermiştir. Yine son zamanlarda, 200 yıl öncesine dayanan ve Benjamin Franklin'den esinlenen, Cryonics diye bilenen Fizikçi Robert Ettinger'in "ölümsüzlük beklentisi" adlı kitabında insanı dondurarak ölümsüzleştirmek çabası herkesi hayrete düşüren ve merakla izlenen gelişmelerden sadece birisi oldu. Buradaki amaç aslında, günümüzde tedavisi olmayan bir hastalık ile ölmek yerine bedeni dondurup ileride hastalıklara çare bulununca yine canlandırılıp ölümsüz olabilmek. Ve nihayet, Alcor şirketi'nin laboratuvarlarında, 76 insan bedeni donduruldu ve yine 1000 kişi de ölmeden önce dondurulmak üzere kontrat yaptı. Yine Gothe, en büyük eseri "Faust" ta, gençleşmek için ruhunu şeytana satan Faust'u anlatarak bu konuyla ironi yapmıştı. İlk insandan günümüz insanına kadar çaba, ölümsüzlük çabası olmuş ise de, ölüm ve yaratılış yaratıcıya ait bir sır olarak kalmaya devam etmektedir. İşin aslı şu: Ölümsüzlük, insanlık için faydalı olan ve gelecek nesillere yararlı şeyler üreten insanlar için mümkündür sadece. İlk kalp naklini yapan doktordan, ilk ampulu keşfeden, penisilini üreten, telefonda ilk "alo" sesini duyuran, ilk uçağı uçuran insandan, edebiyatta, sanatta, müzikte ölümsüz eserler yaratana kadar, bu insanların ölmesi imkansızdır. Zaten birbirini katleden, yok eden bir insanlık yok olmaya mahkumdur ki, altın tepsilerde sunulan ambrosia bile fayda etmezdi bence... Ölüm anılmadığınız zaman, unutulduğunuz zaman gerçek ayrılıştır buradan. Bertolt Brecht'in dediği gibi: "İnsan, ancak onu düşünen hiç kimse kalmadığı zaman gerçekten ölür."...

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU