BİTMEYEN ŞEHİR

"Mardin'in gizemi binlerce yıl saklıymış. Şehirde bir kale varmış. Kale'nin altında bir şehir, şehrin altına bir kale, o kalenin altında bambaşka bir şehir varmış. Bütün şehirlerin en alt katındaysa saklı bir bahçe varmış. Bu şehirde ne yaparsanız yapın her şeye gizeme dönüşür, sırra kadem basarmış. Her şey bir masal olurmuş. Bu çarşıda büyülü insanlar vardı eskiden. Duruyor gibiydiler, ama burada değillerdi, Mardin'in alt katmanlarının masallarında gezer gelirlerdi. İnsanlar onları durur gibi görürdü ama onlar bulutlar gibi uçuyordu.". İlk onunla karşılaştığımda, Mardin Bakırcılar Çarşısı'ndaki "Bitmeyen Şehir" adını verdiği atölyesinin önünde toplanmış "EGE ECZA 82 GİRİŞLİLER" ile bir enstelasyon vücut buluyordu. Hepimiz hayranlık ve şaşkınlık içinde izliyorduk ve büyük bir merakla... Mardin'in masal anlatıcılarından, en gizemli ve şamanik olanı, nam-ı diğer masalcı EBU BURAK... Gerçek adı Tacettin Toparlı. Bir cam altı ve Şahmeran ustasi... "Mardin Müzesi Masalcılar Buluşması", 2016 yılından beri, geleneksel olarak her yıl bir hafta boyunca, Mardin Müzesi'nde, damlarda, Mardin evlerinde ve bütün sosyal alanlarda ücretsiz olarak düzenleniyor. Masalcılar, Mezopotamya'nın kayıp masallarını gün yüzüne çıkarıp, büyükleri ve küçükleri, az götürüp, uz götürüp, Kaf Dağı'nın ardındaki sırlar ülkesinde bırakıyorlar. Ebu Burak "Yaşayanlar ölüdür. Gerçek ölüler yaşayanlardır. Gündüz yok, gece yok. Bir varmış, bir yokmuş..." diye başlıyor bazen masallarına. "Şahmeran hikayesine bitirmek için başlamadım ama bitirebilmek için keşfediyorum" diyor, Mardin'de ve dünyanın her yerinde, Mezopotamya Ovası'na ait, Fars kökenli "Şahmeran efsanesi"ni anlatıp, cam altına şahmeranlar resmediyor... "İnsanoğlu nankördür, küçücük menfaatleri için, başkalarının muazzam zararlarına sebep olur" diyor ve hikaye başlıyor... Binlerce yıl önce, Mezopotamya'da yaşayan, odunculukla uğraşan, Cemşab ve iki arkadaşı, bir gün dağda gezintiye çıkmışlar. Bir zaman sonra, hava bozmuş ve şiddetli bir yağmur başlamış. Yakınlardaki bir mağaraya sığınmışlar. Mağaranın içinde dolaşırlarken, birinin ayağı bir kapağın halkasına takılmış. Bir hazine bulduklarını sanıp heyecanlanmışlar. Çok ağır bir kapakmış ve hep birlikte güç bela kaldırmışlar kapağı. Altında, içi bal dolu bir kuyu bulmuşlar. Balı çıkarması için Cemşab'ı mağaranın içindeki kuyuya indirmişler. Son kalan petekleri de, ipin ucundaki kova ile yukarıya gönderen Cemşab'ın payına konmak isteyen iki arkadaşı, onu kuyuda bırakıp, üstüne kapağı kapatıp kaçmışlar. Önce yardım isteyip, sonra umutsuzluğa kapılan Cemşab, bir süre sonra kuyunun dibinden sızan bir görmüş. Bıçağı ile dürtükleye dürtükleye kazmış kuyuyu ve binlerce yılanın yaşadığı harika bir bahçeye çıkmış. Yerin yedi kat altındaki bu bahçede Meran adı verilen yılanlar huzur içinde yaşıyorlarmış. Bunların kraliçesi ise üstü güzeller güzeli genç bir kadın, altı bir yılan olan, yılanların şahı anlamında "Şahmeran"mış. Şahmeran hiç yaşlanmazmış, ölünce ruhunun kızına geçeceğine inanılırmış. Efsaneye göre Şahmeran'ı gören ilk insan olan Cemşab, Şahmeran'a aşık olmuş, Şahmeran'da ona. Ve yılanların ülkesinde uzun yıllar barış ve mutluluk içinde yaşamış. Şahmeran Cemşab'a tıp bilimiyle ve şifa ile ilgili hiç bir insanın bilemeyeceği şeyler öğretmiş. Yıllar sonra Cemşab, ailesini ve şehrini çok özlediğini söyleyip, gitmek için yalvarmaya başlamış. Şahmeran "Daha önce de bir insanoğlu ile bir yazgım oldu, bana ihanet etti." "İnsanoğlu nankördür, küçücük menfaatleri için, başkalarının muazzam zararlarına sebep olur" demiş. Yine de kendisinden hiç kimseye bahsetmemesi için söz alıp, gitmesine izin vermiş. Yükte hafif, pahada ağır ne varsa toplamış gelmiş Cemşab. Gel zaman git zaman, ülkenin padişahı dermansız bir hastalığa yakalınmış. Uyanık vezir, padişahın sadece Şahmeran'ın etinin bir bölümünü yediğinde iyileşeceğini söylemiş. Kimse Şahmeran'ın yerini bilemediği için, yerini bilene ve söyleyene önce altın ve elmaslar ödül olarak vaat edilmiş, sonra da hazine. Yine bilen kimse çıkmayınca vezirin aklına padişahın güzeller güzeli kızı gelmiş. Bu defa hazineyle birlikte, padişahın kızını da ödül olarak koymuşlar ortaya. Şahmeran'ın yerini kim söylerse, padişahın kızını o alacakmış. Şehir meydanında prensesi gören Cemşab, hemen ona aşık olmuş ve padişahın adamlarına kuyunun yerini göstermiş. Şahmeran'ı bulup getirmişler saraya. Şahmeran Cemşab'a hiç kırılmamış ve "beni toprak bir çanakta kaynat, suyumu vezire içir, etimi padişaha yedir" demiş. Vezir ölmüş, padişah iyileşmiş ve Cemşab'ı vezir yapıp, kızıyla evlendirmiş... Yaşamın bir yerlerinde gömülüp unutulmuş hikayeleri bulup yeniden tohumlandıran, yeşerten, gönül ehlim, maddeyi delip manaya bakan masalcım Ebu Burak gibi, imkansızlığın sarp şehrinde, Mardin'de; Şahmeran gibi acılarında gülümsemeyi, aldatılmaların en büyüğünde hoş görmeyi, hoşgörüyü, sadakati masallarla öğreten Mardin'in güzel insan varlıkları... Varlığınızı ve renkliliğinizi seviyorum... O kıraç topraklardan gökyüzünün sonsuzluğuna dek uzayan ve hatta buralara kadar dal vermiş sevgi ağacınız için minnettarız... O sevginin dalları bizimle sonsuza dek güvende olacak...

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU