Mavi gökyüzünde, kar beyazı bulutlarının yumuşaklığında, sonsuzluğun dipsizliğinde ve hafifliğinde, güneşin son ışıkları parlarken zihnimin dipsiz kuyularında, ben hala çocukluğumun yeni doğan ufuklarında dans ediyorum adeta, aynı masumiyet ve coşkuyla. Kuşlara uymak, onlarla cıvıldamak, bazen de gökkuşağının ötesindeki okyanusun diplerinde renk renk balıklarla oynamak, ya da bir orta çağ kentinin küçük meydanında, bir Yunan müziğinde döne döne vals yapmak.

Belki de yüksek dağların mor renginde kaybolup, çam ormanlarının yemyeşil yumuşaklığıyla sarmalanmak. Hafifçe esen rüzgarın şen şakrak ritminde sallanıp, ufuk çizgisinde kaybolmak. Denizci Simbat’ın fantastik maceralarında, Alaaddin ve Sihirli Lambası’nın eşliğinde, Binbir Gece Masalları’nda kayboluvermek.

Yağmur sonrasındaki toprak kokusunu çekiyorum içime, adeta vazodaki sudan yayılan çürümüş zambak kokusuyla yarışıyor.

İşte yine ilkbahar… Sakura mevsimi ve çiçeklerin çekiciliğine karışan aşkın zamanı. Adeta ruhun ve bedenin yeryüzünden kopup, güneşin altın renginde yok olduğu, evrenin sonsuzluğunda yitip, yoldan çıktığı mevsim.

İlkbahar… Yeryüzünün değil, göklerin mevsimi adeta. Ama gökleri kıskandıracak kadar renkli ve canlıdır bu mevsimde yeryüzü. Beyazın en güzeli, pembenin en şekerlisi, yeşilin en çiviti bu mevsimdedir. Kafalar karışıktır bu mevsimde tıpkı ilkbaharın renkleri gibi…

Gerçi aşk, zannedildiği gibi bu dünyaya, bu realiteye ait bir şey değildir aslında. Aşk sonsuzluğa açılan bir kapı ve sonsuzluğun duygusudur tıpkı Nikolay Berdyaev’in dediği gibi: “Erkekle kadının aşkı olsun, genel anlamda insanların insanlara aşkı olsun, ruhsal özgürlükten koptuğu sürece, ölümsüzlük ve sonsuzluk fikrinden uzaklaştığı sürece inançsız bir aşk olarak kalacaktır. Gerçek aşk, sonsuzluğun kanıtlanmasıdır.”

İlkbahar aşkı ve çiçekleri düşündürür insana belki ama çoğu ünlü aşklar her mevsimde yaşandı ve tarihte iz bıraktı, sonsuzluğa imza attı.

Richard Wagner, Franz Liszt’in kızı ve en iyi arkadaşlarından birinin karısı olan Cosima’yı baştan çıkardı bir ilkbahar mevsiminde ve onunla evlendi.

Hatta daha sonra da Wagner’ in en iyi arkadaşı Nietzche’de Cosima Wagner’e deli gibi aşık olacak, bir gün karısı olması hayaliyle yaşayacak ama karşılık bulamayacaktı. Hatta bu karşılıksız ve hayalperest tutku, onun son yıllarını geçirdiği, akıl hastanesine gitmesinin yolunu açan ilk nedenlerden birisi olacaktı.

Salvador Dali, en yakın arkadaşlarından biri olan ünlü Fransız şair Paul Eluard’ın karısı Gala’ya aşık olacak ve onu ayartacaktı. Hayatının sonuna kadar acaip ve değişik bir tutkuyla Gala ile kalıp ve neredeyse eserlerinin çoğunda onu resmedecekti, hatta onun vücudunun bölümlerini.

Bertolt Brecht’in Helen’le olan ilişkisi karmaşık bir denklemden bile çetrefilli ve hegemonikti.

Nazım ve Piraye ise, sonu bir türlü kavuşmayla bitemeyen ama dillere düşen hüzünlü ve coşkulu bir hikayenin iki kahramanı oldular. Nazım’ın üçüncü eşiydi Piraye ve hapisteyken bile onu eğlendirmek için ” Meşhur Adamlar Ansiklopedisi” ni yazmaya başlamıştı. Piraye’ye duyduğu sevda, ona direnme gücü veriyor ve bir insana duyulan sevgiyi aşıp, insanlara duyulan sevgiye evriliyordu.

“Kadın doğulmaz, olunur” diyen Simon De Beauvoir ile varoluşçuluğun kurucusu Jean Paul Sartre’nin özgürlükçü ve mücadeleci ruhlarına yakışan aşkları, modern feminizm akımını bile etkiledi. Sartre, Simon’un babasının tüm karşı çıkışlarına rağmen onunla gizli gizli buluşmak için kilometrelerce yürüyordu her gün. İlişkilerinin zorunluluk ve alışkanlığa dönüşmesine izin vermeden, özgürlüklerinden asla vazgeçmeden bazen gizli saklı bazen başka başka ülkelerde, aylarca, yıllarca birbirlerini görmeden coşkuyla mektuplaşmışlardı.

50 yıldan fazla süren ilginç aşk hikayeleri ve yakın dostlukları, felsefelerinin orijinalliği ve derinliğine rağmen, farklılıkları, saydamlık ve şeffaflık anlayışları ilişkilerini karmaşıklaşmaktan kurtaramadı.

Ne kadar ünlü de olsalar, tanınmış ya da güçlü de olsalar, hepsi bir insandı ve aşkın metafiziksel tuzağına yenik düşmüşlerdi. Kim bilir belki de ilkbaharın esrarengiz çekiciliğine..

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU