Niburu, güneş sistemimizdeki diğer gezegenlerden bir tanesi. Güneş sistemine ters açıdan girdiği ve güneşin arkasında kaldığı için göremiyoruz ve bu sebeple çok yeni keşfedildi. Şu anda yine bilim adamlarınca Niburu’nun güneş sistemimize yavaş yavaş girdiği ve dünyaya yakınlaştığı biliniyor. Niburu gezegeninin atmosferini dengelemek için altın tozuna ihtiyacı var ve her 3650 yılda bir kez dünyaya inip altın tozunu alıyorlar.
Böylece arkaik dönemlerden bu yana yapılan tapınakların çoğu, tanrıların altın istediği düşünülerek altından yapılmıştır.
Niburulular sadece atmosferlerini korumak için değil, uzun yaşam için, hatta ölümsüzleşmek için altın tozunu kullanıyorlardı.
Hatta Mısır piramitlerinde bulunan tabletlerde de, firavunların da ölümsüzleşmek adına altın tozuyla beslendikleri ve atomize altın tozu yediklerini görüyoruz.
Niburuluların indikleri Göbeklitepe, dünyanın ilk ve en eski tapınağı, bundan 12 bin yıl önce taş devrinde yapıldığı sanılıyor. 1985-1986 yıllarında Urfa’ya 15 km uzaklıkta bir yerde, bir çiftçi toprağı sürerken değişik bir taş buldu. Çiftçi taşı alıp Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ne götürdü. Müzede taşa hiçbir anlam veremediler, anlamsız ve değersiz bir taş olduğunu düşündüler. Çiftçi bu kadar ağır bir taşı geri götüremeyeceğini düşünerek müzenin bahçesinde bırakıverdi. 1990? da Alman arkeolog Prof.Dr. Klaus Schmitt buraya geldiğinde, taş dikkatini çekti ve karbon testleri yaptığında taşın 12.000 yıllık olduğunu fark etti. Hiç zaman kaybetmeden, yaklaşık 19 yıl sürecek bir kazı çalışmasına başladı.
Bir kalp krizi ile hayatını kaybedinceye kadar Göbeklitepe’deki kazılarına aralıksız olarak devam etti. Göbeklitepe, Anunnakilerle bağlantısı ve uzaydan gelen varlıklarla ilintisi açısından oldukça önemli.
Aslında insanlığın varoluşunu ve ilk tapınağı temsil ediyor. Mısır piramitlerinden ve hatta İngiltere’deki ünlü Stone-Age’den bile 6000 yıl öncesine ait olduğu sanılıyor.
Göbeklitepe’nin sadece çok az bir kısmı olan 4 katmanı keşfedildi, derinlerde keşfedilmemiş ve incelenmemiş 20 katman daha var. En üst katmandaki 20 yapıdan 6’sı ortaya çıkmış durumda. 3-6 metre boyunda ve T biçimindeki sütunlar duvarlarla çevrilmiş. T sütunlar başı olmayan insanları tasvir ediyor. Ayrıca el, kol ve hayvan kabartmaları var. T şeklindeki bu figürlerin ilk haç işaretini temsil eden, haç sembolünün ilk kullanıldığı yer olduğu düşünülüyor. Baş, spürütelliği temsil ettiği ve kutsal bir emanet olarak saklandığı için, başsız olarak yapılmışlar.
Heykellerin tümü, tanrıları ve aynı zamanda da gökyüzündeki 12 zodyakı ve takım yıldızını temsil ediyor.
Sümer çizimlerinde, 50 astronot, gözlüklü ve bir takım teknolojik aletlerle görülüyorlar. O tarihlerde bu görüntüler insanları dehşete düşürmüştü ve onlara gökten inen 50’ler anlamında “anunnaki” dediler. Göbeklitepe anunnakilerin yeryüzüne indiği yer olarak biliniyor. Bu değişik görüntüleri ile o dönemin Anadolu insanını ürküttüler ve insanlara kendilerini tanrı olarak tanıttılar. İnsanlar bu tapınağı, bu uzaylı varlıklara ithafen inşa ettiler o dönemde. 40-60 ton ağırlığındaki bu sütunlar buzul çağı bitiminde henüz tekerlek ve kaldıraç icat edilmemişken, mühendislik bilgisi ve matematik yok iken hala, hayvanlar evcilleştirilmemişken, yapımı imkansız gibi gözüküyor. İlkel insan bunları nasıl taşıdı? Nasıl dikti?
Çok yüksek bir astroloji bilgisi de gerekiyordu, çünkü her tapınak bir gökyüzü konumuna göre yapılırdı.
Göbeklitepe’nin ilkel insanları gizlenmek için tapınağın üstünü örttüler. Sonra her defasında Nibulu gezegeni dünyaya yaklaştıkça, tapınak üstüne tapınak inşa ettiler. İlk tapınak düz bir alanda inşa edildiği halde, kat üstüne kat yükseldikçe bir tepeye dönüştü. En üstteki tapınak 12 bin yıl öncesine ait olduğu halde, en alttaki 55.000 yıl kadar eskiye gidiyor. Bu yüzden çok geç keşfedilmiş ve hala gizemini korumaya devam ediyor.
Dünya zamanı ile 3650 yılda bir kez dünyaya yaklaşan Niburu’nun Göbeklitepe’ye ziyaretine ne kadar zaman kaldığını ve nasıl sonuçlar doğuracağını, Türkiye’nin güneydoğusunu, Irak, İran ve Suriye’nin kuzeyini nasıl etkileyeceğini kim bilebilir?
Göbeklitepe hala gizemini korumaya devam ediyor…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU