Gökyüzü bulutsuzdu bugün, rüzgar da dindi. Ağustos böceklerinin gidişi ve kuşların göçüyle sonbaharın sinmişliğini ve güneşin sakinliğini hissediyorum. Hava hiç bu kadar güzel olmamıştı sanki bu mevsimde.

Sonbaharın ilk ılık yağmuru durdu. Dağlar, tepeler, ağaçlar, böcekler hatta şehir bile yüzünü yıkadı bugün aylardan sonra ilk defa. Yaz uykusundan uyanıp, uykulu ifadeyi attı bugün yüzünden, rüzgarın hünerli elleriyle saçlarını düzeltti. Sonbahar çiçekleriyle bezeli kırlardan mis kokular geldi bugün rüzgarla, yağmur sonrası parlaklık ve ışıltıyla aydınlandı bugün şehrin gökleri, tozlu topraklı yaz mevsiminden sonra ilk defa. Bir şölen havası çöktü sokağın üstüne. Masadaki vazodan yayılan kasımpatıların ve lavantaların kokuları ile yorgun düşmüş ıslak toprağın kokusu birbirine karışırken, bu harika akşamın dansına eşlik etmek istiyor adeta.

Bu keyifli kayıtsızlık içinde, yazmak için oturduğum verandadaki masanın başında, neredeyse ilk defa hiç ama hiç fark etmeden yazıverdiğim bu tuhaf sohbetle başladık bugün de. Komşu evlerden yankılanan neşeyle, neredeyse dakikalar geçtikten sonra, birdenbire dağılan zihnim kendine geliverdi. Benim en sevdiğim mevsimdir sonbahar. Sonbahar en renkli, en güzel kokan en neşeli mevsimdir bence. Yaş aldıkça sonbaharı daha da çok sevdim ben. İlkbaharın canlı parlak renklerine karşı, sonbaharın pastelliğini, ilkbaharın çiçek kokularına karşı, sonbaharın bilgeleşen toprak kokusuyla, yağmur ve rüzgarın karışımını.

“Sonbaharı anlat Mukoş!” dedi Selçuk. Tam bu yazıyı yazarken ben, çocukluk arkadaşım neredeyse. Üniversiteyi birlikte okuduk. O zamanlar ilkbaharlar da güzeldi tıpkı sonbaharlar gibi. Ya da biz çok gençtik henüz. Otların mağrur, çiçeklerin görkemli ve güzel olduğu yıllardı o yıllar.

“Sonbaharın içindeki ilkbaharı anlat! Kendimizi yeniden nasıl keşfedeceğimizi anlat!” dedi…

“Biz kendimizi daha önce hiç keşfetmedik ki” dedim ona. Yeniden keşfetmek için, önceden bulmuş olmak gerek. Henüz ilk defa bile bulamadık ki! Henüz vakit erken! Hala sonbahar. Hala kendi içimizde kaybolma zamanı. Hala yolumuzu kaybedip, yeniden bulmak zamanı.

Belki mevsim sonbahar, belki kış yakındır. Ama hala sonbahar ve hala çok güzel. Otların mağrur çiçeklerin görkemli ve güzel olduğu günleri geride bıraktık belki. Ama “Asi gençlik” filmindeki bir replik gibi: ” Yas tutmak yok! Biz anılarımızla güçlüyüz artık.”.

Şimdi bana bir cin çıkagelse ve “hangi mevsimi isterdin?” diye sorsa illa ki “sonbahar” derdim, yine ve yeniden “sonbahar” derdim. Kendi bilgeliği içinde ve kendi asaleti içindeki sonbaharı. Ne ilkbaharlar ve yazlar geçirmiş sonbaharı. Hasadın, bağ bozumunun, ritüellerin mevsimini.

Gökkuşağının en renkli , yıldızların en parlak göründüğü. Dinlenmeye ve yeniden doğuşa hazırlanan, ılık rüzgarların, romantik yağmurların, güneşin sıcacık kaçamaklarıyla pırıldayan aşkın mevsimi sonbaharı isterdim…

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU