Avdan eve dönerken, köpeklerini kaybeden köylüler, onu ararken bir mağaraya rastlarlar. Köpeğin sesi mağaranın derinlerinden geldiği için, yavaş yavaş ve çekinerek derinlere doğru ilerlediklerinde hayatlarının sürpriziyle karşılaşırlar. Mağaranın derinlerindeki bir kuyudan geliyordur köpeğin sesi. Bir urgan getirip, köpeği çıkarmak için kuyunun dibine indiklerinde şoka uğrar köylüler. Korku ve panik içinde kalırlar. Kuyunun dibinde taştan oyulmuş bir oda, odanın içinde bir lahit ve bir takım objeler de vardır.
Lahitin üzerinde Hz. İsa’ya ait olduğu düşünülen bir madalyon bulurlar. Lahiti açtıklarında ise bir ceset ve papirusa yazılmış bir kitap bulurlar. Bütün bu olaylar 1981 yılında Şırnak Uludere’de geçtiği için, kitabı bulan köylüler, kitabı Babat Aşireti lideri Ferhan Babat’a götürürler. Kitabın tarihi değerini anlayan Babat, papazlar dahil herkese götürüp anlamaya çalışır. Ne kitabın ne olduğunu anlayan, ne de hangi dilde yazıldığını bilen bir kişi bile bulamayınca, dönemin Malatya milletvekili Hakkı Şengüler’le birlikte, kitabı çözebilmek için, sadece iki sayfasını, Filolog Hamza Hocagil’e gönderirler.
Hamza Hocagil, Aramice bilen Türkiye’deki bir kaç kişiden biriydi ve kitabın Arami dilinde ve Süryani alfabesiyle yazıldığını bu iki sayfayı ilk gördüğü anda anladı. Aramice, Hz İsa’nın kullandığı antik ve unutulan, bugün hiç kullanılmayan bir dildir.
Oysa ki, orijinali kaybolduktan sonra, Hıristiyan aleminde kabul edilen, altmışı aşkın incilin içinde en önemlileri olan, Markos, Matta, Luka ve Yohanna incilleri bile Grekçe’den yapılan tercümelerden ibaretti, hiç birisi Hz. İsa’nın konuştuğu dil olan Aramice değildi. Ve en eskisi bile dördünce yüzyıla aitti ve İsa’dan çok sonraydı. Hatta Luka, İsa’yı hiç tanımamış sadece Aziz Paulus’un yakınında bulunmuştu. Diğer üçü ise birbirine çok benzediği ve aynı terimleri kullandığı için seçilmişti. Yohanna ise kendi anılarına ve yorumlarına öncelik vermekle diğerlerinden ayrılır. Bu dört incilin tümü de halk Yunancasıyla yazılmıştır.
Hocagil kitabın ilk sayfasını şöyle tercüme ediyor:
“Ben Kıbrıslı Barnabius… Tespihe layık alemlerin Rabbi’nden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.”
Hocagil bu kitabın iki bin yıldır kayıp olan, otantik kitap İncil olduğunu düşünüyor ve Şengüler de 280 bin dolar karşılığında kitabı Ferhan Babat’tan satın almak istiyor.
Bundan sonrası ise hala çözülememiş bir sır perdesi olarak kaldı. En azından ben öyle sanıyorum. Bir çok insan gibi yıllarca ben de merak ettim ve takip ettim. Sonra unuttum. Ancak bugün kitaplarımı karıştırırken bulduğum, Aydoğan Vatandaş’ın “Apokrifal ( Halktan Gizlenen)” adlı kitabı ve hatta onun arasında sakladığım 31 ağustos 2008’de Vatan gazetesinin pazar sayfasında Bülent Günal tarafından yazılmış makale ile kafam birden ve yeniden karıştı sizi de karıştırsın istedim
Hamza Hocagil ve Diyarbakır milletvekili İlhan Arslan’ın babası Mehmet Ali Arslan İncil’i teslim almaya gidiyorlar. Ferhan Babat kitabı onlara teslim edecekti. Ancak çok ilginç bir şey oldu ve kitap jandarmanın eline geçti ve iki yıl jandarma karargahında saklı tutuldu. Daha sonra da Genelkurmay Özel Harp Dairesi’nin eline geçti.
Hamza Hocagil işin peşini bırakmadı, uzun uğraşlardan sonra tekrar kitaba ulaştı. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın ayarlamasıyla Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nda birkaç demir kapının arkasında bir yerlerde saklanan kitap, İstanbul Balmumcu’daki Özel Harp Karargahında tercüme etmesi için izin verildi. Her gün orada tercüme çalışmaları yapıyor, hatta Harp Akademeleri tarafından ona tercüme ücreti veriliyordu. Böylece kitabın 19 sayfasını tercüme etti. Özel Harp Dairesi’ne bağlı subaylar orada ona eşlik ediyordu.
Hocagil, Barnabas incili’nde: “Allah’a eş koşmama, Tevhid, İbadet ile ilgili ayrıntılar, komşulara yardımcı olmak ve Lut kavmi ile ilgili ibret verici kıssalar” vardı diye anlatıyordu.
En dikkate değen şey ise bir ayette:
“Bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak” yazıyordu.
Hocagil incilin son sayfasında, Aziz Barnabas’ın incili dört nüsha olarak yazdığını, diğer üç nüshasının da yerlerini belirttiğini söylüyordu.
İncillerin biri İsrail’de, diğeri Arabistan yarımadasında, diğeri ise Irak’ta Süleymaniye Zaho’daydı. Ve yine son sayfada Hz. Davut’un kendi eliyle yazdığı Aramca Zebur ve Hz. Harun’un bakır levhalara yazdığı On Emir’in nerede olduğuna ilişkin bilgiler vardı.
Aziz Barnabas’ın kim olduğuna gelince; O Kıbrısta doğmuştu ve Hz. İsa’nın vahiy katibi olarak biliniyordu, MS. 61’de yasaklanan incil yüzünden ve kilisenin kışkırtmasıyla, taşlanarak katledildi.
Barnabas İncili, Hz. İsa ile üç yıl boyunca dağ, tepe birlikte gezen ve İsa’ya en yakın olan Aziz Barnabas tarafından yazılmış. Fakat, M.S 496 yılında, bir çok siyasi neden uydurulup, (Asıl iki nedenden birisinin, Son peygamber Hz. Muhammed’i tebliğ ediyor olması, bir diğeri ise Leonardo’nun son yemeğinde gizlice verdiği şifrelerden anlaşıldığı gibi, Maria Magdalena’nın İsa’nın eşi olduğu ve hamile oluşu, soyunun devam ediyor olmasıdır. Bu yüzden ortaçağ şifacı kadınların, cadı avıyla katledilmesiyle ünlüdür.) Papa I.Glasius tarafından yayınlanan Decretum Gelasianum’da Aykırı Kitap ilan edilmiştir. Bu buyrultu bugüne ulaşan belgeler arasındadır.
Barnabas incili’nde geçen en önemli unsurlardan birisi tevhid inancı ve Allah’ın tek ve biricikliğidir. Hz. İsa’yı peygamber ve vekil olarak gösterir.
Roma Kilisesi ise, üçlü teslisi tüm Hristiyan Topluluklara kabul ettirebilmek için bu unsurlarla yüzyıllarca mücadele etmiş ve bazen afarozlar, büyük kıyımlar ve katliamlar uygulamıştır..
Sonuç olarak bizdeki Barnabas İncili’nin sonu ne oldu? Hala Genelkurmay’da mı? Vatikan çoktan ele geçirdi mi? Gerisini size bıraktım….
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU