Hayat bir ziyafet sofrasıdır aslında, bunca açlığa ve susuzluğa, açlıktan ölmek üzere olan insanların varlığına rağmen diyorum bunu. Belki de bu sofrayı göremeyen biziz kim bilir? Hayatın güzellikleri masallar kadar güzel ve çekici aslında. Hani güzel olan ne varsa karşılaştığımızda “masal gibi” sözcükleri akıverir ya ağzımızdan.
Hani masallar da hep güzellik, iyilik, doğruluk kazanır ya? Hep mutlu sonla biter ya masallar? Hep cadılar, büyücüler ve kötü devler kaybedenler arasındadır ya?
Bu yüzdendir ki, masallarla büyüyenler, hayatın kötü yanıyla, entrikalarla, dalaverelerle, güç istemleriyle, kabalıklarla, hasetliklerle, içten pazarlıklarla örselendikleri, yaralandıkları halde kötülük yapamaz, kin duyamaz ve intikam alamazlar. Periler vardır büyük annelerin masallarında. Annesinin sözünü dinlemeyen kötü çocuklar cücelere dönüşür. Bitmeyen kış gecelerinde, sıcacık masal dünyalarının devr-i alemi. Masallara inanır çocuklar, masallar gerçektir.
Platon’un “İdeal Devlet” inde dediği gibi; “Aslında çocukları, doğar doğmaz ebeveynlerinden almalı ve onları güzel masallarla büyütmeli” der ve şöyle detaylandırır: “İlk işimiz, masalcıları kollamak olsun. Masallar eğer güzelse bırakalım anlatsınlar. Kötüyse yasak edelim. Anneler çocuklara yasak ettiğimiz masalları anlatmasınlar. Çocukların bedenlerinden önce, güzel masallarla ruhlarını yoğuralım ki çocuklar iyilik yolunu gösterecek güzel masallarla büyüsünler.”
Fakat masallarla büyüyen insanların en büyük tehlikesi, hazırlıksız yakalanmalarıdır karşılaştıkları kötülüklere. Bu yüzden tehlikelidir bazen masallar. Belki de yaşamın ziyafet sofrasını bulamazlar bu yüzden işte. Çocuklar masallara ne kadar ihtiyaç duyuyorlarsa, yetişkinlerin de bu entrikaları ve kötülükleri yakalayabilecek ipuçlarına ihtiyaçları vardır esasen.
Çocuk kendi kalbini, hayatın karanlık yanını tanımaz, ölümsüzdür bu yüzden, ölümü bilmez. Büyük insanın ise en sabırlı ev sahibi ve en güçlü tuttuğu ipucu deliliğidir. Gerçekliğin zincirlerinden kurtulan kocaman insan, masallarda özgürleştiği, çağlara kazınmış, sınırları aşan, tılsımlı bir gücün sahibi olur deliliğin ince çizgisinde. Bazen de masallarla büyüyen temiz ruhlar, gerçekliğin bitmez tükenmez labirentlerinde yorulduklarında bu yüzden kayboluverirler deliliğin dingin ve huzurlu, büyülü varoluş koridorlarında.
Bazen de “Barbar Conan” ve fantastik kurgunun kurucusu, Robert Erwin Howard gibi gerçeği kabullenmek yerine ” Ziyafet sona erdi, söndürün kandilleri” diyebilecek kadar naif olurlar.
Keşke diyorum bazen; Keşke Thomas More’un Ütopia’sı gibi olsa dünya; sevgi yüklü ve düş yüklü bir yaşam olsa. More hayalini kurduğu “Ütopya”da ( Hayal ülke), özlemini şöyle anlatır: ” …Ütopia’lılar, halkın kötülük yapmasını engellemekle kalmazlar; ödüller ve şerefler bağışlayarak erdemin yolunu gösterirler halka. Ütopia’lılar sevgi içinde birlikte yaşarlar. Orada hiç bir yargıç halka tepeden bakmaz, insanda korku uyandırmaz. Ülkeyi yöneten başkan öteki yurttaşlardan ayırt edilemez. Ne süslü bir kaftanı ne de parlayan bir tacı vardır. Ütopia’lılar paranın hiç bir değeri olmadığını bildikleri için rüşvet almaz, namus yolundan şaşmazlar. Ütopia’lılar düşünceleri ve inançları yüzünden suçlanıp yargılanmazlar. Onlara göre bireyi ve toplumları yücelten şey, özgürlüktür.”
Ah! Thomas More!! Ne hayranlık verici bir hayal ülkesi kurmuşsun böyle! Hayatın darağacında son bulsa bile, sadece ütopya bile olsa, bize hayal edebilmeyi öğrettiğin için minnettarız.
Keşke diyorum bazen, keşke masallar gerçek olsa; gökten üç elma düşse yine. Birisi huzura, birisi barışa, birisi kardeşliğin üstüne.
Bir cin çıkagelse ve üç dileğimi sorsa bana; Ülkemin huzuru, Gezegenimin barışı ve insanlığın kardeşliği desem…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU