“Aşksız olma ki ölü olmayasın. Aşkla öl ki diri kalasın” diyen esin kaynağım Mevlana gibi, öyle bir ilahi aşkla dolu ki içim. Her yerde onu görürüm. Her şeyde onu görürüm. Her şeyi onun için severim. Her şeyde onunla yok olurum.
Ne varım, ne yokum. Ne varlığım, ne hiçlik. Ne bedenim, ne ruhum. Aşk her şeydir. Aşk hayattır. Aşk ilahi olandır. Aşk evrendir.
Sessizlikte fısıldayan yaşamın amacı aşktır. Yaşamın aşkını anlatan duygu bütünlüğünü duyabilmek için, kulaklarımdaki perdeyi aralamam gerek. Dünyasal gözlerimi kapatmam ve işitmem yeterli.
Derinlere, daha derinlere indiğimde. Artık gözlerimle işitiyor, kulaklarımla görebiliyor oluyorum. Aşk her yerde. Aşk her an. Aşk yaradılışın ta kendisi.
Aşk beden değil. Aşk ruhun dansı. Aşk bir üzümün çekirdeğinde, bir tavus kuşunun kuyruğunda, toprağın kokusunda, suyun her damlasında, ateşin her korunda. Aşk’ı nerede arıyorsunuz?
Aşk her doğan günde, her açan çiçekte, her batan güneşte, parlayan yıldızda. O karşılık beklemeden sunulan her güzellikte. En içten verilen gülümseyişte.
Aşk’tan gidemezsiniz. Aşk içimizde. “Ben size kendi ruhumdan üfledim” diyen yaradanın verdiği her nefeste aşk.
Yaşamın aşk kokan gizemini Mevlana ne güzel anlatır:
“Aşk geldi, damarımda, derimde kan kesildi, beni benden aldı, sevgiliyle doldurdu. Benden kalan bir ad, ondan ötesi hep O..”
Bu bedenin ve ruhun aşkta yok oluşudur. Bu bir’liğin ve tekliğin aşkla yoğrulmasıdır. Artık o kendi değildir, artık o başka biridir. Artık o sevgilidir. Ondan geriye kalan sadece adıdır.
Şöyle devam eder: “Sen ruhuma cemre diye damlamadıktan sonra, ben bu bedende neyleyim? Aşk da sensin. Hasret de sensin. Ben de sen…”
Ruh sevgiliyle yoğrulsun, o olmadan beden neylesin. Acı da aşk, hasret de aşk, vuslat da aşk. Kendini yok eder aşkta ve hiçliğini yudumlar sevgilinin gidişiyle.
Yemeden içmeden kesilir. Konuşmaz gülmez yemez olur artık. Acı ve özlemden başka bir şey hissetmez olur. Aşk’ı ve acıyı harmanlar ruhunda, en güzel eseri böyle başlar:
“Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme.”
Mevlana Celaleddin Rumi
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU