” Gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü hiç, Neo? Eğer o rüyadan uyanmazsan ne olur? Rüya alemi ile gerçek dünya arasındaki farkı nasıl ayırt edersin? ” diye soruyordu Morpheus Neon’a Matrix filminde. Defalarca dinledim aynı replikleri. Her defasında ilk defa duyuyormuş gibi başa alırdım. Olmadı, daha sonra bir kağıda yazıp yüzlerce kez okudum. Matrix’in tüm serisini defalarca izleminizi şiddetle öneririm.

Shakespeare’in sözleri kadar derin ve içinden çıkılmaz gelir bana, “Rüyaların yapıldığı maddeden yapılmaktayız hepimiz.”

Bazı düşünürlerin fikirleri olan “bu dünya bir hayal, biz de bir hayaliz. Bütün yaşananlar geçici ve aldatıcı, evren bir gölgedir” neredeyse bazı bilim adamlarınca kabul edilmiş görünüyor.

Platon’ un ” İdealar dünyası” ve “Mağara teorisi” holografik evrenin yüzyıllar öncesinden gelen ayak izleri gibi.

Avatar filminde ise Jake Sully, Gerçek dünyada bir kapsülün içinde uykuya daldıkça, Navi’lerin dünyasında uyanır ve bir Navi olarak yaşamaya başlar. Orada uyudukça gerçek dünyada uyanır. Ve gerçek dünyada eski bir savaş gazisi olan Jake Sully, felçli olan ayaklarını kullanamadığı için tekerlekli sandalyeye mahkumdur. Bir süre sonra Navi’lerin prensesi olan Neytiri’ye aşık olur ve onların dünyasında bir avatar olarak, üstelikte koşup yürüyebilen bir Navi olarak kalır, bu dünyada uyuyup kalsa bile orada uyanmayı seçmiştir.

“Ya bir bilgisayar simülasyonunda yaşıyorsak? Nereden biliyorsunuz öyle olmadığını? Gerçek kağıttan yapılmış gerçek bir kitap tutuyor gibi görünüyorsunuz. Ama bunun, bir bilgisayarın beyninize gerçek kağıttan yapılmış gerçek bir kitap tutmayı tecrübe ettiğinizi söylemesi yüzünden olmadığını nereden biliyorsunuz? Dünya hakkındaki tecrübelerinizin hangi birinin güvenilir olduğunu nasıl biliyorsunuz?” diye anlatır şüpheciliği tarif eden David Kidder.

Uzay ve gerçekliğe dair holografik evren teorilerine ne dersiniz? Tıpkı kredi kartlarındaki hologramlar gibi, plastik iki boyutlu bir ekrandan yansıyorsa evren. Başınızdaki şapkayı bir kara deliğe atsanız ne olur? Kara deliğin çekiminden kurtulamaz ve sonsuza dek kaybolur. Yeni bilgiye göre, içerdiği bilginin tam bir kopyası dağılıp, tıpkı bir bilgisayarda kopyalandığı gibi karadeliğin yüzeyinde depolanıyor. Yani şapka aynı anda iki yerde var oluyor. Kara delikte sonsuzlukta kaybolan şapkanın üç boyutlu hali ve kara deliğin yüzeyindeki kopyada kalan iki boyutlu hali. Kara deliğin içindeki uzay ile dışındaki bilgi. Aklınıza gelen her şey burada kara deliğin dışında iki boyutlu olarak depolanmış olabilir mi? Galaksiler evrenler hatta biz? Sonuçta gerçeklik olarak ne yaşıyoruz? Bir hologram mı? Bir illüzyon mu? Bir yanılsama mı?

Ya da son zamanlarda iddia edildiği gibi dünya aslında dört boyutlu da biz üç boyutlu mu görüyoruz? Yoksa bunun tam aksini iddia eden bir başka ekole göre, aslında bütün evren ve biz sadece iki boyutluyuz ve uzay bir yanılsama mı? Bugün benim kafam biraz karışık sanırım. Neden bilimsel belgesellere dalmıyorsunuz hemen? Araştırın, inceleyin, okuyun… Çok keyifli inanın…

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU