Kim olduğumuz yanımızda taşıdığımız çantaya bağlı çanta insanı olduk. Ne kadar tıkırdayan, tıngırdayan, bulaşan, kokan şey varsa o kadar azız. Açın bakın çantalarınıza. Vitaminlere, desteklere ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz, o zaman onlar olmadan azız. Yani kendi bedenimiz bizi şifalandırıp, sağlıklı kılacak yeteneğe sahip değil diye düşünüyorsunuz. O zaman hiç yanılmazsınız, bilinçaltınızın bağlı olduğu sistem, yavaş yavaş bağışıklık sisteminizi düşürür. Yüzlerce insan tanıyorum, üzerinde haftanın günleri yazan kutuların içi doğal destek dolu, her gün bir kaç çeşit içiyorlar. Her gereksiz şişe ve kavanoza uzandığımızda, doğamızdaki zayıflığı bir kere daha doğrulamış oluyoruz. Bizde var olan doğal gücü, yenilenme ve onarılma gücünü dış kaynaklara olan ihtiyacımıza devrediyoruz.

Kim olduğumuz etiketlerimize bağlı olarak yaşıyoruz. Öğretmenim, doktorum, avukatım. Bazı insanlar tanıyorum ki, henüz daha tanışırken önce etiketini söylüyor sonra adını. Eskiden, en keskin entelektüel zamanlarımda, “kapının önüne çıkın ve soyunup tekrar gelin” derdim. Asıl kimliğimiz, gerçek kimliğimiz, kredi kartlarımız, mesleklerimiz, cebimizdeki para, altımızdaki araba, üstümüzdeki markalı kıyafetler olmadan sahip olduğumuz kimliktir. Asıl kimliğimiz din, etnisite, renk, coğrafya olmadan, bizi biz yapan karakterimiz ve değerlerimizle, kalbimizle, ruhumuzla, zihnimizle taşıdığımız kimliktir. Eğer bu kimliği onaylıyor ve her şeye rağmen çırılçıplak bu kimliğimizi seviyorsak, olmuşuz demektir. İşte o zaman hayat toy bir şölene dönüşür bizim için. O enerji ve parlama, bir yıldız gibi çevreyi ve etrafı da aydınlatır. Ne güzel bir parlayıştır o! Ne kutlu bir parlayıştır o! Varlığın pırıltısı…

Bunların hepsi egonun oyunudur. Büyük resmi görüp de, egoyu salıverdiğimizde ödül budur işte. İçimizdeki özün ve varlığın pırıltısı. Kim olduğumuzu bilmenin ve sahip çıkmanın zamanı geldi. Bilmek ve bedenin bilgeliğine, onun bizi yönetmesine izin vermenin zamanı geldi.

Tüm evren zaten bedenimizde hisler olarak deneyimlenir. Dış dünya olarak adlandırdığımız her şey bizde mevcut. Onu tanımanın anlamanın tek yolu bedeni ve ruhu hissetmektir. Çocuksu ve saf bilinç içinde olmak, bedenin şifalanmasının ve ruhun iyileşmesinin en kısa yoludur. Çocuksu saflık ve şaşırabilme yeteneği. Her şeye içten bir merakla bakabilmek. Çocuk olabilmenin kristal saflığına saygı gösterin. Bu ilahi olanla doğal bir bağdır. Bu bağa güvenin. Bu bir varoluş yoludur, varlığımızın parlayış yoludur.

Kim olduğumuz ve nereden geldiğimizi anlamak bu çocuksu saflığı hissediş şeklimize ve kendi içimizdeki derinliğe iniş durumumuza göre şekillenir. Gözlerinizi kapatın ve hissedin… Siz kaç yaşınızdasınız ama ruhunuz kaç yaşında sizce?

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU