Bir çiftlikte huzur içinde yaşayan fare, gizlendiği delikten çiftliğin sahibi ile karısının bir fare kapanı aldıklarını ve bunu kendisini yok etmek için hazırladıklarını gördü. Heyecanla komşusu tavuğun yanına koştu ve olanları ona anlattı.
“Üzgünüm” dedi, tavuk: “Bunun benimle bir ilgisi yok, sana bu konuda yardım da edemem.”
Duruma çok içerleyen fare en iyi arkadaşı koyunun yanına gitti ve derdini ona anlattı. Koyun da ona: “Sen benim iyi arkadaşımsın ama elimden ne gelir, bununla tek başına baş etmelisin.” Hayal kırıklığı ve büyük bir korkuyla birlikte çok zaman geçirdiği, son umudu ineğin yanına gidip ondan yardım istedi. Benzer bir şekilde inek de: “Üzgünüm dostum! Senin için yapabileceğim tek şey dua etmek” dedi.
Büyük bir üzüntü ve korku içine düşen fare, kapanla ve yaşam savaşıyla başbaşa kaldı.
Gece yarısında çiftlik büyük bir gürültü ve arkasından kocaman bir çığlıkla titredi. Çiftçi ve çalışanların hepsi, kilere koştu. Kilerdeki kapana yılanın kuyruğu kısmıştı. Karanlıkta yılanı göremeyen çiftlik sahibinin karısını yılan sokmuş, çığlıkla oracıkta yığılıp kalmıştı.
Hemen hastaneye götürülen kadına sadece tavuk çorbası içmesine izin verildiği için, ilk iş tavuk kesilip çorba yapıldı. Kadını ziyarete gelen eşe dosta ikram etmek için koyun kesildi ve pişirildi. Üç-beş gün sonra iyileşemeyen kadın hayatını kaybetti. Bu defa bütün kasaba taziye için çiftliğe doluştuğunda, inek kesildi ve onlara ikram edildi.
Fare bütün bu olup biteni, gizlendiği deliğinden izliyor ve başını sallıyordu…
Ünlü bir zen deyimi vardır: Bizim sokaktaki bir kelebeğin kanat çırpması, Hint Okyanusu’nda fırtınalar çıkarabilir. Çünkü her şey büyük bir ahenk içinde birbiriyle bağlanmıştır bu evrende. Bu gün “Arap Baharı” ile domino taşları gibi sırayla ve üst üste birbiri üzerine yıkılan ülkeler ve milletler bittiği zaman, sıra mutlaka domino taşlarını dizenlere de gelir elbette.
Yeniçağ adı verilen bu postmodern dönemde sevgiyle birbirimize bağlanmaktan başka çare yok. Üstelik sevgi yenilmez bir enerjidir. Öyleki evren kocaman bir yüzme havuzu gibi hayal edildiğinde, bir ucuna atılan taş, dalga boyları ve titreşimle öteki ucundaki topu bile kıpırdatıp dalgalandırabilir. Evren havuzuna sevgi atmalı, sevgi dökmeli, diğer ucundan sevgi doldurmalıyız kaplarımıza; başka çare yok. Bugün Türkiye’de kurulan kapan, bir gün başka dostlara da değebilir ki değecek. Sevgili Tamer Dövücü’nün huzur karesini öneriyorum bütün ülkeme, anksiyete karesi yerine…
Hatta eski gemilerdeki yamyam fareler gibi, bizi birbirimize de yedirebilirler.
Eskiden gemilerdeki fareleri yok etmek için bir metod kullanılırmış. Bir fareyi canlı olarak yakalayıp günlerce aç bıraktıktan sonra, minicik bir fareyi onun yanına atarlarmış. Aç kalan büyük fare küçük fareyi yermiş, sonra ikinci, üçüncü derken beşinci. Yamyam bir fare yetiştirdikten sonra, onu geminin içine salarlarmış. Onu kendilerinden biri sanan diğer farelerin arasında rahatlıkla gezer, yakalayıp tek tek yermiş.
Çok mu tanıdık geldi? Hepimizin dönen şeylerden haberi oluyor ama erken ama geç… Sadece hatırlatmak istedim… Bir kez daha…
İyi bayramlar Türkiye’m…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU