Çok geniş topraklara sahip, zengin bir feodal beyin, çok güzel, heybetli mi heybetli, bembeyaz bir atı vardı. Bir gün kral, bütün beyleri bir av partisine davet etti. Güzel atın sahibi de bu av partisi için oradaydı. Çok geçmeden kral atın güzelliğini ve çekiciliğini fark etti. Hiç böylesine muhteşem bir at görmemişti ve onu kendisi için istedi. Saraya döner dönmez adamlarına, hemen o atı getirmelerini emretti. Karşılığında beye ne istiyorsa verebilirlerdi.
Kralın adamları beye gidip olup biteni anlattılar ve atı istediler. Bey çok üzüldü. Atı vermek istemiyordu. Onu kendisine hiç hatırlamadığı o çok küçükken ölen babası vermişti ve onun için çok değerliydi. Her şeyini, malını mülkünü topraklarını vermeye razıydı ama onu kaybetmemeliydi.
Kralın adamlarından biri, biraz daha akıllı ve bilgeydi. Beye üzülmemesini söyledi ve atını kendisine geri getireceğine dair söz verdi.
Atı krala götürdüler. Kral atla biraz etrafı dolaşıp geldikten sonra, kendisini karşılayan bilge adama, “Ne kadar güzel ve muhteşem bir at değil mi?” diye sordu.
Bilge adam, “Haklısınız kralım çok güzel bir at, fakat başı öküz başına benziyor, keşke daha güzel olsaydı” dedi.
Kral daha dikkatli bakınca bunun doğruluğunu gördü ve bütün ilgisi, sevgisi kayboldu. Atın sahibine geri iade edilmesini istedi.
Mesnevi’den aldığım bu hikaye, Mevlana’nın yaşamış olduğu dönemlerdeki insanların yapısı ve karakteri hakkında bilgi vermekle kalmayıp, kralların bile insan olduğunu, sıradan ve sokaktaki biz insanlar gibi zaaflarının ve başka insanların fikirlerinin bizim gözlerimizden ve hislerimizden daha etkili olduğunu anlatıyor. Duyular gerçeğin kavranmasını sağlayacak nitelikte değildir aslında bana göre de, bütün algılamalar yanıltıcı ve doğruyu bildirmekten yoksundur. Zaten insanlar aynı şeye baktığı halde, algılarının farklılığı ve başka başka şeyler düşünmesi bile, ayrı ayrı görüşlere sahip olması bile bunun kanıtı. Bu yüzden şeylerin görünümü ya da olduğu gibi olması değil algılanış biçimi önemlidir bizim için. Duyuların durumlarıdır. Bizim neyi ve nasıl algıladığımızın yanında, başkalarının nasıl algıladığı duyularımızı etkiler ve değiştirir. Bu çıkmaz bir sokaktır bana göre ve en büyük tuzağımız ve mahkumiyetimizdir. Bu durumda bize ait olmayan ve başkalarının hayallerinde doğurulan bir dünyada yaşarız. Bu girdabın içinden sıçrayabilmenin ve bu esaretten kurtulmanın tek bir yolu vardır, bu yol da ÖZ’ÜN GÜRLEŞMESİDİR. Ne kadar çok okur, ne kadar çok doldurursak ruhumuzu derin bilgiyle, ardından farkındalık ve nihayet ÖZGÜRLÜK gelecektir.
Bütün bu ülkemiz üzerinde oynanan oyunlardan, dünyanın yüzde 1’i bile olmayan küçücük bir nüfusun, %99’u olan biz sıradan insanlar üzerinde kurdukları entrika ve düzenlerden, bunca korkunç barbarlıktan, şiddetten, acıdan, aşağılamalardan haberdar olur, uzaktan ve bir bütün olarak görmeği öğrenebiliriz belki. Lütfen okuyalım, öğrenelim ve dinginleşip, tersine ama tersine ve yeniden bir kollektif bilinç oluşturup, her şeye yeniden başlayalım. İnsanlığın bütün bilincinin, bizim içimizde olduğunu gözlemleyelim. İçimizdeki şeyler insan yapımı şeylerdir. Tedirginlik, korku… Bunlar bu %1’lik insan grubunun bizler için sanal ya da gerçek, ama kasıtlı olarak ürettirdikleri duygulardır. Biliyorlar ki, biz bu büyük oyunu kavrayamadan duygunun içinde boğulup kaybolacağız. Daha çok acı ve korku üretip, ürettiğimiz bu negatif duygu selinde savrulup boğulacağız. Üretilen negatif duygular, bir gün başka bir yerde başka bir şekilde ete kemiğe bürünüp açığa çıkacak. Bu negatif yüklerden kurtulmak zorundayız. Bunlardan arınmak zorundayız. Kendimizi arındırmak zorundayız. Sezgilerimiz bizi bütün bunlardan özgürleştirebilir. Zihnin kendisinde vardır zaten arınma gücü, ilahi bir armağandır bize verilen. Bilincin ve duyuların ötesine geçmek yeniden başlamak zorundayız… Hadi yapalım… Yeniden başlayalım.
Güzel düşünelim, iyi düşünelim, doğru dua edelim…
Çıkalım şu tuzağın içinden…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU