Genç bir adam müteahhitlik işi yapmak için kendine bir ortak bulur. Bir iş sırasında genç adamla ortağı kendilerini büyük bir anlaşmazlık içinde bulurlar. Genç adam bir anlık bir öfkeyle ortağının beynine bir kurşun sıkarak cesedini çürümeye terk edip çekip gider. Ormanın derinliklerinde arazinin ortasında onları ne bir gören ne de bir duyan olmamıştır.

Aylar sonra ceset bulunur, tek bir kanıt yoktur ve cinayet bir sır olarak kalır.

Aradan yirmi yıl geçer artık genç olmayan genç adam ülkenin en zengin ve ünlü müteahhitlerinden biridir.

Bir gün dinamitle temizlik yapan mühendislerinden biri adamdan, gelip, temizlenecek bir alanda keşif yapmasını ister. İkisi birlikte bir ormanın derinine inerler, burası müteahhide tuhaf biçimde tanıdık gelmektedir. Dururlar. Patron şok içinde gittikleri ormanın iş ortağını öldürdüğü orman olduğunu görmekle kalmaz, neredeyse olayın olduğu yerde durduklarını da kavrar.

Bu arada mühendis, patronundan bir test patlaması yapmasını, temizleme işinin başlayacağı ve ekiplerin geleceği yeri belirlemelerini ister.

Dinamiti bir zamanlar geniş bir ağaç olan bir kütüğün dibine yerleştirirler ve kabloyu güvenli bir mesafeye çekerek geri giderler. Patlayıcı uzmanı pimi çeker ve ağaç kütüğü köklerinden koparak havaya fırlar.

Hava dumandan temizlendiği zaman patron tam alnından vurulmuş olarak yere düşer. Polisin yaptığı otopsi şaşırtıcı bir sonuç ortaya çıkartır. Adamın beynine saplanan mermi, dosdoğru havaya uçurulan ağacın gövdesinden çıkıp gelmiştir. Balistik uzmanları merminin yirmi yıl kadar önce üretimden kalkan bir mermi türü olduğunu ortaya çıkarırlar.

Hart Defouw’un dediği gibi: ” Zaman, uzam ve nedensellik sınırlamaları sayesinde dünyamızda herşey bir anda olup bitmez. Bir ağaç ve o ağacın büyüdüğü tohum eş zamanlı olarak var olamazlar. Ağaç tohumdan gelişmelidir. Dünyada olup biten olaylar da düzenlenmiş bir dizgiye göre, zaman diye bilinen bir takvim içinde yer alırlar.”

Geçmiş şimdi ve geleceğin iç içe geçmesini göz önüne aldığımız zaman kafamızın karışması işten bile değildir. Gerçekten de “şans” ya da ” rastlantı” var mıdır? Bu rastlantıyı nasıl anladığımıza bağlıdır. Olaylar kişisel olarak bizimle bağlantılı olmasalar da, hepsi bir tasarımın parçasıdır aslında…

Bizler nedenini tam olarak anlayamasak bile, her şeyin bir nedeni vardır yaşamın da bir nedeni vardır.

Yaşam yalnızca düşündüğümüzden değil, düşünebileceğimizden de daha tuhaf görünebilir. Zaten yaşamı en gizemli yapan da bu kozmik rastlantılardır.

Henri Frederic Amiel’in 1856 da Journal’de yazdığı gibi:” Kaderlerinize hiçbir şeylerce karar verildiği nasıl da doğrudur; önemsiz bir rastlantının yardım ettiği küçük bir tedbirsizlik, bir damla yağmurun döllediği meşe palamuduna benzer. Belki de bu palamuttan yetişecek olan ağaçların üzerinde biz ve ötekiler çarmıha gerileceğiz.”

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU