Henüz dokuzunda, gözleri bal renginde ışıl ışıl umut dolu, bir ilkokul öğrencisi; Rüzgarda savrulan kumral saçlarının her bir teli adeta uzun spirallere dönüşmüş, hafif kısık gözleriyle utanıp, insanlara,etrafa bakınıyor, kimsenin onları farkedip farketmediğini anlamaya çalışarak; yaşamın getirdiği zorlukların farkında. Daha şimdiden, ağır bir yükü varmış gibi sanki, omuzları hafifçe çökmüş, başı öne düşük…
Elbette herkes gibi, onunda bir rolü var bu evrende…
Anne kağıt toplayıcısı, bana göre gerçek çevreci; Bir çok zorlu işkolu gibi, yaptığı iş çok değerli, geri dönüşüm; Ve üretimin en erdemli işçilerinden biri o.
Arkaik medeniyetlerden, günümüze dek, farklı toplumsal – kültürel ve inançsal, aktörel- moral değerleri olan insan zümrelerinde, “kadın doğmak” acıya doğmakla eş değer olsa gerektir. Acı’yı, Refika’nın gözleri gibi, yuvanın, mutluluğun, birarada ve aile kalabilmenin, hatta insan olmanın ve hala kadın olma onuruyla, bala dönüştüren bu kadın; kadın olmanın rolünü, Hz. Mevlana’nın deyimiyle, dünyadan çekip çıkarsak; Ne Nazım’ın Kurtuluş Destanı’ndaki şiirinin tadı olurdu, Ne Cemal Süreyya’nın “Yoksuluz, gecelerimiz çok kısa” diye devam eden şiirinin tadı, ne de Necip Fazıl’ın “Anne! Seccaden gelsin; bize dua et, emi!” Şiirindeki, annesinin dua eden o mübarek ellerinin şiirsel tadı…
Ya da Nail Çakırhan’ın deyimiyle: “O benim; kollarım, bacaklarım, dudaklarım ve başımdır… Yavrum, anam, öz kardeşim, karım; Hayat arkadaşımdır.”şiiri olurdu…
Biz geçmişin mum kokulu, naftalin kokulu, sevgi yumağı analarının bugünkü kadınları olarak; sokaklarda gözlerimiz birbirimize değmeden yürür geçerken, tırnaklarıyla tutunarak bu yaşamda oyunda kalma mücadelesi veren Refikaların varlığını farketmek, dayanışma mecburiyeti bilincimizi yükselterek, W. Shakespare’rin “Mecburiyet, büyük bir erdemdir” sözünün sorumluluğu ile tutup çekmek ellerinden, çekip çıkarıvermek; Bir hayata dokunmak, bir sevgi dokunuşu, bir göz dokunuşu bir sıcak el oluvermek zorunda değil miyiz? İçinde yaşadığımız bu sanayi toplumu, bu kapitalist düzen bizi bu kadar mı yabancılaştırdı kendimize?
Annelerin üretimdeki rolünü, -yanlış tanımlanmış bir yazgı algısı- ötesinde, en onurlu kadın olma, adeta insan kalma mücadelesi olduğunu bilmek ve buna inanmak ve anlatmak da istedim…
Ne küçük Refika’lar sokaklarda, titreyen yüreğiyle, usulca süzülüveren yanıbaşımızdan, ürkek ürkek. Soma’da babasının toprağını küçücük avucunun içine saklayan Merve’ler var. Bir poşet kömüre babam gibi kokuyor diye sımsıkı sarılan Ayşegül’ler… Birini tutup çekivermek sahildeki denizyıldızı gibi… Ve o zaman, işte o zaman, şairin dediği gibi; kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğimizi…
Yüzünü dökme küçük kız
Bırak üzülmeyi
Bir tek sen misin bir düşün
Unutan sevilmeyi
Her siyahın bir beyazı
Gecelerin gündüzü de vardır…
(Bülent Ortaçgil)
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU