Bir ilkbahar gününde, Brooklyn köprüsünde, kör bir dilenci, oturmuş dileniyormuş. Dizlerinin dibine bir karton tabela koymuş, üzerinde “Doğuştan körüm, lütfen bana yardım edin.” yazılıymış. Herkes dilencinin önünden geçip gidiyormuş hiç para vermeden…
Genç bir kadın bunu görmüş, tabelayı almış, arkasına bir şeyler yazmış, olduğu yere tekrar bırakıp gitmiş.
Ne olduysa olmuş… Gelip geçen ve tabelayı okuyan herkes, dilencinin önündeki şapkaya para atmaya başlamış…
Akşama kadar şapka ağzına kadar parayla dolmuş. Dilenci meraktan ölüyormuş, onca insanı etkileyen o bir cümle ne olabilir diye…
Akşam olunca aynı kadın, gelip dilencinin önünde dikilip ona bakmış. Bunu fark eden dilenci, önce teşekkür edip sonra orada ne yazdığını sormuş.
Kadın cevap vermiş: “Sizin yazdıklarınızın aynını yazdım, ama başka bir üslupla: “Bugün çok güzel bir gün! Ama ben bunu göremiyorum!”
Bazen gerçekten istediklerimizle söylediklerimiz birbirini tutmaz. Çocukluğumdan beri klasikleşmiş dilek ve dualar vardır, hep duyduğum ve bildiğim… İnsanların birbiri için dilediği. Hatta en kötüsü de annelerin evlatları için dilediği, iyi ve güzel sandığı dualar… “Allah kötülerle karşılaştırmasın” Eyvah!! Beddua gibi… Dua değil bu… Bu negatif bir çekim. “Allah iyilerle karşılaştırsın” demektir bunun doğrusu. Aynı şey gibi görünür ama asla aynı değildir, bunlar çok farklı birbirine zıt enerjilerdir. Birisi negatif diğeri pozitif enerjidir ve farklı titreşimlerdir. Yani anne aslında iyilerle karşılaştırsın demek istemektedir, evladına zarar verdiğini düşünmeden. Ya da kaygılanır, “Allah korusun, aman annecim üşürsün, düşersin, hasta olursun, zayıf alırsın çalış…” Hepsi birer dua enerjisidir ve dua olarak kabul görebilir. Ya da korkuları vardır annelerin evlatları için… Ya yapamazsa, başaramazsa, okulunu bitiremezse, iş bulamazsa, eşiyle mutlu olmazsa uzar gider bu liste… Ve her keşkeleri, her eyvahları panik korku ve kaygıları çocukları üzerinde adeta kara büyü etkisi yapar. Beddua gibi, lanet gibidir adeta… Dualarımızı yaparken, dileklerde bulunurken ve isterken, “Neyi istemediğimizi” değil; “Ne istediğimizi” vurgulayıp söylemeli ve yalın ve sade olarak dilemeliyiz.
Annelerin çocukları üzerindeki dua titreşimleri çocukların kendileri için isteyip arzuladıklarından daha yoğun frekans ve titreşime sahip olduğu için, çocukların üzerindeki etkileri yüksektir. Kaygı ve korku enerjileriyle çocuklarını istemeden bloke eder, zarar verirler… En doğrusu “Çok başarılı olsun, mutlu olsun, iyi olsun, iyilerle karşılaşsın.” gibidir…
Yine kadınların yemek yaparken, sofra hazırlarken ve mutfakta inanılmaz dikkatli olması gerekir. Kadın kafasını birine, bir şeye takar, kocasına komşusuna kayınvalidesine kızmıştır, burnundan soluya soluya, söylene söylene yemek yapar, sofra kurar. Bütün öfke ve kızgınlık enerjisi olduğu gibi yemeğe akar, yemeğin enerjisini bozar, kötü ve düşük enerjili sağlıksız, neredeyse zehir gibi yemek çıkar ortaya… Sevgili Bülent Gardiyanoğlu “Böyle zamanlarda ya yemek yapmayın, ya da bildiğiniz duaları okuyun zihninizi meşgul edin” der ki kötü enerjiniz sevdiklerinizin sağlığını bozmasın!
Yemek yapılırken, sofra kurulurken söylenen güzel şeyler, ya da “seni seviyorum” lar ve dualar yemeğin enerjisini güzelleştirir, tıpkı başka bir yazıda anlattığım, Zen Rahiplerinin su deneyinde olduğu gibi…
Anadolu’da bir gelenek vardır. Kutsal günlerde toplanılır dualar edilir, kuran okunur, tesbih çekilir ve bu arada ortaya şişeler sürahiler içinde sular, ya da kesme şekerler pirinç nohut gibi tahıllar konur. Sonra bunlar, dua bitince paylaşılır ve özel günler için saklanır… Annem bana her sınav öncesinde ya bir kaç şeker ya da pirinç tanesi verirdi ki, üniversite sınavına giderken yanımda neredeyse yarım kilo şeker, pirinç tahılla, bir kilo okunmuş su vardı…
Duaların ve düşüncelerin enerjisi artık bugün hem dinler hem de bilim tarafından kabul gördüğüne göre, sanırım tartışacak pek bir şey kalmadı, bize düşen şey tam ve doğru düşünmek…
” İki göz evim olsun!” al sana iki göz, bir oda bir mutfak…
“Bir arabam olsun, ayağımı yerden kessin.” al sana 60 model Chevrolet! Ayağını yerden keser…
” Bir oğlum olsun da, nasıl olursa olsun!” al sana hayırsız, vatana millete hayırsız, kendine hayırsız bir oğlan…
Ne istiyorsak ona dua edelim, onu isteyelim, istemediğimizi değil… Dua ederken kendimizi de başkalarını da, tüm dünya insanlarını da unutmayalım. “Kendimden başlayarak bütünün hayrına olsun” diye başlayan dualar, daha hızlı ve daha etkili olacaktır…
Şu partiyi istemiyorum değil! Bu partiyi istiyorum. Şu işi istemiyorum değil! Bu işi istiyorum.
Florence Nightingale’in çok sevdiğim bir sözü var: “Beni SAVAŞA HAYIR miting ve toplantılarına çağırmayın! Beni sadece BARIŞA EVET için çağırın!”
Bugün, bütün dünyada çok büyük oyunlar oynanıyor, senaryolar dönüyor. Bütün bu karışıklık bir tek şekilde biter ve acılar son bulur. Neyi istemediğimize değil, NE İSTEDİĞİMİZE ODAKLANARAK!
Rodos heykelini yıkmak için, top tüfek balta gerekmez! Altındaki kaideyi çekmek yeter! (etienne de la boite/ gönüllü kulluk üzerine söylev)…
Yani destek çekilirse, Rodos heykeli, o dünyanın yedi harikasından biri bile ayakta kalamaz. Biz: “Bunu istemiyorum!”, “Şunu istemiyorum” ile bütün bu düzeni alt üst eden dünya tröstlerine yardım etmekten başka bir şey yapmadık bugüne kadar! İstediğimiz şeyi doğru istemediğimiz sürece daha ne BAYRAKLAR (her ülkenin olmazsa olmazı ve en kutsalı) inecek…!!!
Haydi doğru istemeye… Doğru düşünmeye…
Unutmayalım ki: Nereye gittiğini bilen insana yol vermek için, dünya durup kenara çekilir ve ona yol verir!
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU