Su 100 derecede kaynar, 99 derecede kaynamaz. Bir topu havaya atarsanız, mutlaka yere düşer. Bir çiçeği sulayıp, günışığı almasını sağlarsanız mutlaka büyür.

Bütün evren doğa yasalarıyla yönetilir. Mikro kozmos denilen atom altı dünya ile makrokozmos denilen galaksiler arası ve evrenler arası kozmik yapı da aynı doğa yasalarıyla yönetilir yine. Atomun içindeki çekirdek ve yörüngedeki elektron ve protonlarla, galaksilerdeki güneşler ve gezegenlerin işleyişi ve sistemi aynıdır.

Atomlardan oluştuğumuza göre biz de aynı doğa yasalarının işleyişine tabiyiz. Vücudumuzu işleten yüzlerce doğa yasaları var. Bir elektron yörüngeden sapsa, bir hücre işlevini yerine getirmese binlerce bozukluk ve düzensizlik, hastalık, sakatlık oluşabilir. Geçenlerde bir bilim dergisinde okudum, dünya güneşin etrafındaki dönüşünü artık 1 saniye geç tamamlıyormuş ve küresel ısınmanın en büyük nedenlerinden birisi buymuş. Dünyanın ısısı 1 derece bile artsa büyük afet ve değişimlere neden olurmuş… Sadece 1 derece…

Bütün bitki ve hayvanlar doğa yasalarına uyarlar bilinçdışı olarak. Zaten uymayan da yok olup gider. Biz akıllı olduğumuzu iddia eden insan varlıkları olarak, akıllı davranıp doğa yasalarına uyarak ve ilahi sisteme uyarak yaşamak zorundayız. Bu hem hayatımızı devam ettirebilmek, hem de huzur içinde yaşamak ve her türlü eylemlerimizin başarıya ulaşabilme şartlarından biridir… Hani ünlü sözler vardır: “Akıntıya karşı yüzülmez”, “yele karşı tükürme” gibi doğa yasalarını çok güzel anlatır. Kendinizi akıntıya bırakarak hiç çabalamadan gidebilirsiniz gideceğiniz yere…

Doğal yasayla uyumlu yaşamak kendini zorlama ile ya da doğal yasayı bilmekle olmaz. Bir doktor hastalarına sigarayı bırak der ama kendisi bırakamaz. Bir diyetisyen danışanlarına diyet listesi verir, kendi uyamaz bu listeye.

Doğal yasayla uyumlu yaşamak kendiliğinden olmalıdır, bu da ancak farkındalık ve mevcudiyet ile olur. Mevcut olmanın, ‘şimdi’de, ‘an’da olmanın farkındalığı ile.

İnsanlar doğa yasalarını neden çiğnerler? Maharishi’ye göre bundan eğitim sorumludur: “Dünyadaki hiç bir eğitim sistemi doğal yasayla kendiliğinden uyumlu yaşayabilen bireyler ortaya çıkaramamaktadır. Eğitimdeki bu eksiklik yaşamın her alanındaki sorunların nedenidir.”

Sorunları dikkatle incelediğimizde, yaşamdaki tüm sorunların doğal yasanın çiğnenmesinden kaynaklandığını görürsünüz. Stresi doğuran doğal yasanın çiğnenmesidir. Bireyin yaşamındaki stres, acı ve sıkıntılara neden olur ve toplumdaki tüm bireylerde stresin birikmesi suç, şiddet, çatışma ve savaşın asıl nedenidir. Öbür yandan, doğal yasayla uyumlu yaşanan yaşam, birey için sağlıklı, zengin (içsel zenginlik) ve doyumlu yaşamanın temelidir ve dünyada barışın sürmesiyle ilerleme için zemin oluşturur.”

Bugün bütün orta doğu karıştı ve çok kötü zamanlara gebe gibi görünüyor. Geçmişin karmaşası ve acısı, gelecek korkusu, kitlelerin çılgın stres patlamalarına sebep oluyor ve olacak. Dünyayı ve doğayı akışa bırakmadan huzur gelmeyecek. Dünya hepimize yeter. Hepimize yetecek toprak, tahıl ve su vardı, gelecek adına hep daha çoğunu istemeseydik…

Yine Maharishi, “Ormanın yeşil olması için her ağacın yeşil olması gerekir. Birey dünya barışının temel birimidir. Dünyada barış olması için her insanın barışçı olması gerekir” diyordu 1950’li yıllarda.

Keşke her birimiz önce kendimizden başlayıp, kendimizle barıştıktan sonra bir tutkal yapışkanlığında, barışı bütün dünyaya bulaştırabilseydik!!!…

Çok mu ütopik?…

Çok güzel bir hikaye var bununla ilgili… Bence ütopik değil…

Dört tane mum yan yana dizilmiş sakin sakin yanıyorlarmış. İlki demiş ki: “Benim adım inanç, neredeyse herkes beni terk etti, yanık kalmama hiç gerek yok.” Konuşması biter bitmez söner.

İkincisi der ki sonra: “Benim adım da sevgi. İnsanlar beni terk etti ve değerimi bilmedi. En yakınlarını bile sevmeyi unuttu” der demez söndü.

Üçüncüsü konuşmaya başladı: “Ben barışım. Hiç kimse benim yanık kalmamı istemiyor ve çabalamıyor artık. İnanıyorum ki ben de söneceğim.” Cümlesi bitmeden söner…

Bir çocuk hızla girer odaya ve sönmüş üç mumu görüp ağlamaya başlar. “Siz neden yanmıyorsunuz? Yanmanız gerekir!”

Dördüncü mum çocuğa döner ve: “Korkma ben hala yanıyorum. Diğer mumları yeniden yakabiliriz… Benim adım UMUT…”

Çocuk pırıl pırıl parlayan gözleriyle, umut mumunu alır ve diğer mumları tekrar yakar…

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU