Kurban kelimesi kurb kökünden gelir yani yakınlaşmak, yakın olmak ya da yakınlaşmaya vesile olunan şey demektir. “Guraba” kelimesi de buradan gelir ki yoksullar, kimsesizler, garipler anlamındadır. Kurban etinin kimsesizlere, yoksullara dağıtılmasını ifade eder.

Hristiyanlıkta Hz.İsa’nın çarmıha gerilmesi kurban kelimesine özel bir anlam katmıştır. Buna göre Tanrı, insanoğlunun ilk günahı için Hz. İsa’yı feda etmiştir.

Tevrat bilgilerine ve Kuran’ı Kerim’e göre; Hz. Adem’in iki oğlu ve iki kızı vardır. Biri kız-biri oğlan iki ayrı ikizleri olmuştur. Habil iyi huylu ve daha sakin bir evlat olduğu için Hz. Adem’in onu daha çok sevdiğini sanan Kabil, için için kardeşine hep kin duymaktadır. Çocuklar büyüyünce Adem, Allah’a sorar ki “çocuklarını evlendireceği başka kavimler var mıdır? Ya da nesilleri nasıl üreyecektir?” Allah ona ikizleri çaprazlamasına evlendirmesini söyler çünkü başka kavim yoktur, tüm kavimler yok olmuştur.

Habil kendi ikizinin kardeşine verilmesinden çok öfkelenir, üstelik bu Tanrı’nın isteğidir. Ama Kabil babasının kardeşini kendisinden daha çok sevdiği zannına daha çok inanmıştır. Ayrıca babasının sevgisini sadece kendine istiyordur.

Habil ile Kabil’in arasındaki tartışma kavgaya dönüşünce, babaları aralarında hakemlik yaparak arayı düzeltmek ister, her ikisinin de Tanrı’ya birer kurban vermelerini önerir. Buna göre Tanrı, hangisinin kurbanını kabul ederse o haklı olan taraf olacaktır.

Habil ve Kabil Tanrı’ya kurbanlarını sunarlar. Hayvancılıkla uğraşan Habil bir koç, ziraatla uğraşan Kabil ise elinde kalan çürük meyveleri götürüp bir dağın başına bırakırlar.

Sonuçta gökten gelen bir ateş Habil’in kurbanını alıp götürür. Bunu içine sindiremeyen Kabil çok öfkelenir ve kardeşi Habil’i öldürür. Böylece ilk kardeş kanı dökülmüş olur. Tevrat’ta bu anlatılırken Kabil’den hain olarak bahsedilir. Kuranı Kerim’de de Maide suresinde Habil’in kurbanının kabul edilip, Kabil’in kabul edilmediği anlatılır.

Yine Kuran’da, Hz. İbrahim’in Tanrı’ya verdiği sözden dönmeyip oğlunu kurban vereceği sırada verilen koç ile İsmail’in kurtarıldığı anlatılır.

Antik uygarlıklarda da, kabileler; tapındıkları Tanrı-Krallarına, kabilenin en güçlü en savaşçı en sportmen olan gençlerini sunaklarında kurban vererek bağlılıklarını gösterirlerdi. Nemrut Tepesindeki tapınakları ve sunakları, akan kanlar için açılmış kanalları görmek daha üstünden çok uzun zaman geçmemiş olmasına rağmen insanı şoka sokan bir barbarlık ve akıl ötesi olarak geliyor.

İnka tapınakları ve birçok arkaik medeniyetlerde de benzeri kurban kültleri vardı.

Yine bazı medeniyetlerde insanların kurban olarak evlatlarını kestiğini bilmek insanı gerçekten donduruyor ve ürkütüyor.

Ta ki Hz. İbrahim’e kadar bu barbar gelenekler devam etti. Kurban geleneğine yakın duran insanın kurban alışkanlığı koç ile dönüşüme uğramış oldu böylece.

İnsanoğlu’nun içindeki hırs, öfke, kıskançlık, ZAN duyguları Kabil ile başladığına göre ki, insanlığın büyük bir soyu da buradan geliyor; bugüne kadar da bu vahşet ve barbarlık kardeşin kardeşi katletmesi sürüp geldi.

Kurban, adanmışlıktır.
Kurban, fedakarlıktır.
Krala en güçlü gencini adayan kabile sadakatini gösterirken, şeytan İbrahim’in yoluna çıkarak sözünden dönmesi için onu vesveseye boğdu. İşte bu sırada bugün “Şeytan taşlama” (Büyük Şeytan) denen şey ortaya çıktı ve İbrahim şeytanı kovmak için ona taş attı.
(Orta Şeytan) İkinci şeytan ise, İsmail’in annesi Hacer’in yanına geldi ve İbrahim’in çok yaşlandığını, düşünemediğini, aklını yitirdiğini söyledi ve oğlunu kurban ettirmemesini istedi. Ancak Hacer şeytanı dinlemedi ve İbrahim’in ne yaparsa yapsın doğru olanı yapacağını söyledi. Böylece Hacer de, orta şeytanın düşüncesini taşlamış oldu.

Şeytan yine de vazgeçmedi Hz.İsmail’e geldi onu kışkırttı. “İsmail baban aklını yitirdi, seni öldürecek, annen de ondan çekindiği için onu durdurmayacak. Kaç ve hayatını kurtar” dedi. İsmail bunun üzerine kendisi, dileyerek başını bıçağın altına uzattı. Böylece “Küçük Şeytan”da taşlanmış oldu.

Bütün bu ritüeller, seremoniler, inançlar, anlatılar, kutsal yazılardan anlaşılacağına göre, insan yaradılışından itibaren barbarca ve beşeri davranışlar gösterdi ve vahşice şeyler yaptı. Hz. İbrahim ile bütün bu barbarlıklar dönüşüp bir ritüele bağlandı ve böylece devam edip geldi.

Adanmışlık ve yakınlaşma anlamını taşıyan bu kurban günlerinde, kendimize yakınlaştığımız “nefsimizi ve egomuzu kurban ettiğimiz”, tüm korku ve hırslarımızdan, zanlarımızdan, etiketlerimizden soyunup, birbirimize yakınlaştığımız, bir’liğimizin kutsandığı bir KURB’an bilincinin gerçek anlamına dönüştürüldüğü bir bayram diliyorum…

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU