Yuhanna tarafından yazılan İncil’in vahiy bölümünde bahsedilen 7 kilise, bizim Ege Bölgemizde yer alır. “ Yedi altın kandillik” adı verilen bu kiliseler Evanjelistler için hayati önem taşır. Kabe Müslümanlar için neyse, bu 7 kilise de Hristiyanlar için aynı önemi taşır ve en kutsal haç yerleridir.
Patmos Adası’nda sürgünde olan Yuhanna, bu 7 kiliseye 7 ayrı mektup yazmıştır. Aklınca kiliseleri uyarmak ve azarlamak için yazdığı mektuplardır bunlar. Ama mesihi taklid eden, mesihin adına yazılan adeta sahte mektuplardır aslında.
Ephesos-Efes
Smyrna Kilisesi (Diriliş Kilisesi)-İzmir
Sardes Kilisesi- Salihli
Pergamon Kilisesi- Bergama
Philadephia Kilisesi- Alaşehir
Thyateria Kilisesi- Akhisar
Laodekia Kilisesi-Denizli…
Yuhanna, bu kiliselerin her birine, kilisenin özelliğine göre hitap etmiş ve kendini farklı isimlerle tanıtmıştır. Mesela acı içinde olan Smyrna Diriliş Kilisesi’ne “ölüp yeniden dirilen kişi” olarak imza atmıştır.
Bunların içindeki en zengin ve refah içinde olan Laodekia Kilisesi’ne “Sen ne sıcaksın ne de soğuk! Sen ılıksın ve ben seni ağzımdan kusacağım” diyerek azarlamıştır.
Laodekia’da sıcak su kemerlerle taşınırken ılırdı ve sıcak kalamıyordu çünkü. Yuhanna mektubunda “Sen en zengin ve en güçlü olduğunu düşünüyorsun ama en zayıf ve zavallı halka sensin” diyordu.
Her mektubun sonunu “kulağı olan işitsin!” diye azarlayarak bitiriyordu.
Kudüs’ten Tarsus’a kadar uzanan bölge Aziz Pavlus’un, Tarsus’tan Ege Bölgesi’ne kadar olan bölge Yuhanna’nın bölgesidir. Ve Aziz Pavlus’un Efes’e gelişi ile bu bölge çok daha büyük bir öneme sahip oldu. Pavlus Efes’te çok büyük toplantılar yaptı, onlarca söyleşi düzenledi, binlerce insana hitap etti. Asıl Hristiyan kilisesinin kuruluşu bu süreçte oldu denilebilir hatta. Ve Hristiyan kilisesini Pavlus’un burada kurduğundan söz eden tarihçilerin sayısı da az değil. Bu süreçten sonra özellikle Efes evanjelistlerin “Haç Evi” olmaya başladı. 1820 yılından sonra Amerika’nın İzmir’e gönderdiği Evangelist misyonerler yüzlerce misyoner okulu açtılar Anadolu’nun her yerinde ve misyoner aktivitelerine başladılar sert bir şekilde. Neden yönetim bu kadar ilgisiz kaldı geçmişte bilinmez, ama yaşanan onca karanlık yıllarla büyük bedeller ödediğimiz kesin.
Amerikan misyonerlere göre ve Hristiyanlara göre burası “Anadolu İnterland”ı değil “Batı Leviathan” idi. Ve buralar tamamen kadim Yahudi ve Hristiyan yurduydu. Arz-ı Mev’ud denen “Vadedilmiş Topraklar” içindeydi, Amik Ovası, Dicle-Fırat arasındaki tüm topraklar gibi.
Ramazan Kurtoğlu’na göre ( Evangelizm- Tanrı’yı kıyamete zorlamak) Amerika’nın Türkiye’ye “3 yumuşak güç hareketi” olmuştu ve bu da onlardan biriydi. Osmanlı döneminde evanjelist misyonerler Anadolu’da cirit atıyordu, kimse ne bir şey biliyor ne de söylüyordu.
Ta ki 1920’de Mustafa Kemal Atatürk bütün bu okulları tek tek kapatıncaya kadar.
Amerika bundan sonra da “ Barış görevlileri” adı verilen ajan gruplarla Türkiye’deki Evanjelist çalışmalara devam etti. Etnik grupları, mezhep çatışmalarını, sağ-sol kavgalarını organize ederek misyoner faaliyetlerini bu güne kadar devam ettirdi. Terörist grupları organize edip, eğitip büyük katliamlar yaptırdılar. Vakıflar ve sivil toplum kuruluşları ile ciddi bir ağ kurdular ve bizim kendi öz insanlarımızı kullanarak her yere sızdılar ve girdiler. Medyayı da kontrol ettiler ki, medyayı ve teknolojiyi elinde tutan beyinleri de kontrol eder.
Evanjelizm ve İncil kehanetlerine göre bu 7 kilise çok önemlidir. Tanrı ki onların Tanrı dediği İsa’dır (Bu Kuran’ı Kerim’de söz edilen Hz. İsa’dan çok farklıdır, çünkü 3’lü teslis’in İsa’sıdır bu); Tanrı son savaşı yani Armegedon Savaşı’nı ve kıyameti haber vermek için bu 7 kiliseye haber verecektir. Bu kiliselere haber verilmesi kıyametin başlangıcı olacaktır. 7 Kilise, 7 topluluk demektir ve bu 7 topluluğa haber verdikten sonra kıyamet süreci başlayacaktır. İncil kehanetlerine ve Yuhanna İncili’ne göre, bu kıyametin haber verilmesi için, bu bölgede Hristiyan gruplar yaşamalıdır. Bu yüzden Ege Hristiyanlaştırılmalıdır.
Evanjelist kehanetlere göre İsa Mesih’in gelişi yedi yıllık bir kaosun sonunda olup, bu 7 kiliseden birine inecektir. Mesih yeryüzüne ayak basar basmaz bütün insanlık aynı anda bunu görecektir. Armegedon’la birlikte 1000 yıllık altın çağ denilen hükümranlık ve Tanrı’nın krallığı süreci başlayacaktır. Yaşar Nuri’ye ve bir çok İslam alimine göre ise Mesih inancı Kuranı Kerim’e uygun değildir, bu inanç evanjelizmden İslami inanışlara geçmiştir.
“Zamanın sonu“ senaryolarını güçlendirmek adına Nasa’nın İlluminati ile birlikte tasarladığı “Blue Beam” (mavi ışık) teknolojisi ile ilgili gerçekleri 1994’te Serge Monist İngilizce bir raporla kamuoyuna duyurdu. Bu plana göre, tek yeryüzü devleti oluşturmak için uydu ve casus uçaklarla gökyüzünden gönderecekleri holografik dinsel simgeler ve imgelerle insanları panik ve şok içinde bırakacaklar. Özellikle kutsal mekanlarda ve her dinin ve her ülkenin kutsal saydığı dinsel varlıklarla bir arada gösterilecek olan devasa İsa Mesih hologram ve silüetleri, haberdar olmayanları alabora edecek nitelikte olacaktır. (Bu konuyla ilgili olarak 2001 a space odysey, startrek serileri ve Kurtuluş Günü’nü izleyebilirsiniz).
Yine suni depremlerle önceden hazırlayıp ören yerlerine yerleştirdikleri gizemli bilgi ve objeleri tesadüfen(!) ortaya çıkarıp, bilinen tüm dinlerin ve kutsal inançların yanlışlığına inandıracaklar bütün insanlığı…
Kendileri tarafından seçilip yetiştirilen SAHTE MESİH ile bütün dünya inançlarını alt üst etmeye ve büyük bir kaos ve kargaşa çıkarmaya hazırlanan evanjelist oyunlara hazır olmak lazım artık.
Bizi burada en çok ilgilendiren, 100 yıl önce İngiltere’nin Türkiye’yi ele geçirme planının arkasındaki bu evanjelist gerçekleri görmektir. Yunanlıları kışkırtıp “Megola İdea” ile ortaya atanlar İngiliz Evanjelistlerdir. Churchill’e göre bu plan Atatürk tarafından bozulmuştu. Giderken “gidiyoruz ama yine döneceğiz” diye gittiler. İsmet İnönü’de bu konuda bir uyarı yorumunda bulunmuş ve “100 yıl sonra tekrar gelecekler” demişti.
Ve illaki İstanbul ve Ege’nin evanjelistler için son derece önemli bölgeler olduğunu bilmek ve bunu iyi anlamak zorundayız. Bilgi farkındalıktır. Bilgi bu tehlikeli ve derin “algı yönetimi’nde bizim için en değerli ipucudur. Lütfen algı yönetimine dikkat! Lütfen uyanık olalım, uyanık kalalım ve bu oyunu birlikte bozalım!
Ve illaki bozucaz! Çok bedel ödedik! Ama tüm maskeler yavaş yavaş düşecek! Ve artık.. Biz de varız! Ve öyledir…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU