“Gidin ve benim adıma sonu olmayan yeni dünyalar yaratın” ilahi buyruğundan aldığım ilham ile

Yazdan kalma bir gün. Pastırma yazı dediğimiz türden, güneşli, hafif serin esintili, renklerin cümbüşü ve birbirlerine şarkı söyleyen kuşların sesleri. Masmavi bir gökyüzü, uçsuz bucaksız. Evin hemen yanındaki, 20 yıl önce diktiğimiz çam ağaçlarından oluşan küçük koruluktayım. Her tatil günlerimde, günlük yürüyüşlerime başladığım yer burası.

Beni öyle neşelendiriyor ve mutlu ediyor ki bu küçük ormancık. Adeta koskoca gezegende sadece ben varım ama sanki çok kalabalığım gibi duyumsuyorum. Ayaklarımın altından kayan yumuşak ıslak toprağı hissediyorum. Ağaçların arasından gökyüzünün berraklığını ve maviliğini görebiliyorum huşu içinde. Mis gibi bir toprak kokusu mevsim çiçeklerine karışmış.

Hem yürüyorum hem de aynı an da beş duyumu onurlandırıyorum. Bu müthiş bir şölen! Harika bir özgürlük duygusu! Kozalak toplamak istiyordum bugün üstelik. Dekoratif olarak kullanmayı çok seviyor ve her yerde görmekten büyük keyif alıyorum. Ama hiç kalmamış bugün, tek bir tane bile yok, sanırım benden önce birileri toplamış olmalı.

Her neyse… Ben huşu içinde dolanmaya devam ediyor ve toprak ananın o muhteşem enerjisiyle yıkanıyorum adeta. Bütün hücrelerimin bu harika enerjiyle dolduğunu biliyorum. Üstelik bunu tüm benliğimle hissediyorum hatta… Size de şiddetle tavsiye edeceğim şey şu. Ki hepiniz bilirsiniz, ” Her anı kutsamak” yazımda anlattığım gibi, her bir anımı kutsayarak ve anlamlandırarak, şükrederek, kasıtlı olarak pozitif düşünceler ve niyetler üreterek, afirmasyonlar ve imajinasyonlar yaparak geçiririm ve size de aynı şeyi öneririm hep.

Bir taraftan yürüyüş yaparken, diğer taraftan nefes çalışmaları yaparım. Şöyle ki; burnumdan nefes alırım derin derin, bütün hücrelerimi bu nefesle yıkayıp, saç diplerimden, tırnak uçlarıma kadar, sonrada kirlenmiş negatif enerjileri ve hayal ettiğim simsiyah renkli negatif enerjileri ayak tabanlarımdan toprağa akıtırım. Bunu 5-6 kez yaparım. Sonra aynı işlemi temizlenmiş enerjiyi toprağa akıtarak yaparım. Böylece sanki içi boş bir ney gibi olurum, gökyüzünün mavi sonsuzluğundan soluduğum güzel, temiz ve pozitif enerjileri, toprağın derinliklerine gönderirim. Böylece hem gezegenin titreşimini yükseltmiş olurum, hem kendimi nötürlemiş olurum, hem gezegenin enerjisi ile uyumlanırım, hem de tüm negatiflerden kurtulmuş olurum. Ayrıca enerji ve frekansım toprağın ve ormanın 7.8 hertz enerjisiyle eşitlenir. Bu arada siz de her defa açık havaya çıktığınızda bu meditasyonu alışkanlık haline getirmeyi unutmayın…

Elbette sadece bunu da yapmakla kalmam. İdeal ve sağlıklı kiloma geldiğimi hayal ederim ve fazlalık olan kilolarımdan ve yağlarımdan hızlıca arındığımı düşünürüm. Her çektiğim nefes ve attığım her adımla daha sağlıklı ve ideal kiloma kolayca ulaştığımı imajine ederim.

Hatta bu kadarıyla da yetinmem. Asıl ve en önemli orman meditasyonum: Ağaçlara sarılmak ve onlara dokunmak, onları sevmektir. En bir sevdiğim şeydir bu. Lütfen deneyin!

Bugün yine yaptım bunu. Kocaman bir çam ağacının gövdesine sarmaş dolaş sarıldım: ” Seni seviyorum. İyi ki varsın. Seninle ve toprak ana Gaya ile birliğe, bütünleşmeye ve uyumlanmaya niyet ediyorum. Bir olmaya niyet ediyorum. Tek olmaya niyet ediyorum.” Derken daha, inanılmaz güzel bir mucize gerçekleşti. Sanki bir insan eliyle burkulup koparılıyormuş gibi bir çatırtı işittim. Ağacın kendisinin, kendisinden kopardığı arka arkaya 3 tane kozalak tepeme bile değil, önüme düştü. Bu mucize bile değil, ağacın ve ormanın bütününün bana verdiği cevaptı. Kendi dilindeki teşekkürdü. ” Ben de seni seviyorum” deme şekliydi. Hem ağlıyordum mutluluktan, hem de gülüyordum huşu içinde. Ah! ne güzel bir his bu! Ah nasıl bir Bir’lik duygusu bu! Şükürler olsun!

Neden Bir’lik duygusu bu? Hani Hallac ile başlayan ve yüz yıllarca anlaşılamayan vahdet olma hali! Çünkü birinci boyut varlıklarından oluşan mineraller, taşlar, topraklar da ilahi yaratıcıdan ruhsal bir parça ve öz taşırlar. İkinci boyutu oluşturan tüm bitki ve yosunlar da aynı şekilde. Üçüncü boyutu oluşturan hayvanlar ve insanlar da. Elbette bunları birbirinden ayıran biliş ve farkındalıklar başka başka da olsa aynı özden ve aynı kaynaktan gelirler. Tam da bu yüzden birlik bilincini soluyan üstadların yüksek enerjileri, sevgi sarmalıyla tüm varlıkları kaplarlar. Ne güzel bir enerjidir bu! Ne muhteşem bir teklik duygusudur! Ne büyük bir huzurdur!

Ve evet! Tam da bu yüzden, taş toprak ve mineraller de yüksek enerji ve ruhsal öz taşırlar. Geçenlerde bir “Waksman ve toprağın diriliği” adlı bir makale okumuştum.

“Selman Abraham Waksman, bir gün hastanedeki yorucu çalışmasına ara verir ve ormanlık bir yolda yürüyüşe çıkar. Daha sonra orada 60 yaşında bir mezarcı görür ve adamın 60 yıldır bir kere bile hastalanmadığını öğrenir. Kafası karışır. Nasıl olup da ölü bedenlerle uğraşan bir kimse hiç bir virüs kapmamıştır? Vay canına! Bu hayret vericidir ve çok tuhaftır. Büyük bir merakla toprağın biyokimyasal yapısını araştırmaya başlar. Waksman, toprağa giren her cesedin (aynı zamanda virüsün) daha 20 saat dolmadan bütün mikroplardan arındığını tespit eder. Daha sonra araştırmasını verem virüsü ile sınırlı olmak üzere derinleştirir ve verem virüsünün topraktaki “stroptomyces” adı verilen bakteriler tarafından arındırıldığını fark eder. Tam da bu bakteri sayesinde verem hastalığına karşı bir antibiyotik üretir ve Nobel ödülünü alır.

Waksman’a göre bir avuç toprakta binlerce çeşit ve trilyonlarca bakteri yaşamaktadır. Yani bir avuç toprak bile trilyonların ev sahibidir, dolayısıyla tam olarak diridir ve canlıdır…

Bilimsel veriler bir yana, enerjetik anlamda toprak 7.8 hertz’lik titreşimi ile bizimde önünde sonunda kaynaşıp uyumlanacağımız, topraklandığımız ve şarj olduğumuz gezegenin özü ve doğurganlığın özüdür…

Bütün varoluşun özünü algılamak ve anlamak için bir avuç toprağı özümsemek ve çözümlemek yetecektir…

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU