Buzların, fiyordların, kuzey ışıklarının ülkesinden sevgiler…
Dünyanın en soğuk ama kalplerin en sıcak olduğu; demokrasinin başkentinden merhabalar…
Her şeyi ile bizden çok farklı olan, Norveç’in başkenti Oslo’ya indiğimde gece yarısını çoktan geçmişti. Otele taksiyle ulaştığım için fark etmemiştim ama, ertesi sabah otelden çıktığımda, hayatımda hiç görmediğim bir durumla karşılaştım.
Evet, her yer bütün İskandinavlar’da bembeyazdı bu mevsimde, çok soğuk vardı ama beni asıl şaşırtan, yerdeki santimlerce kalınlıktaki buz tabakası idi. Trafiğin çok yoğun olmadığı hemen hemen şehrin çoğu bu kalın buz tabakası ile kaplıydı…
Norveç’te de kış mevsimlerinde hava 09.00 da aydınlanıp, öğleyin 14.00 gibi kararıp, 16.00’da resmi daireler ve mağazaların çoğu gibi, müzeler ve turistleri ilgilendiren bütün her yer kapandığı için hızlı hareket etmek zorundayız her şeyi görebilmek için…
Oslo’nun tarihinden bahsetmek gerektiğinde, Vikinglerden bahsetmemek imkansızdır. MS.800- 1100 yıllarına Viking Dönemi ve bugünkü İsveçliler, Danimarkalılar ve Norveçlilerin topluluğuna da Vikingler denirdi. Viking Dönemi’nin kralı da Norveç kralı olurdu zaten. Çok karmaşık bir tarihe sahip olan Norveç, en son İsveç krallığından özgürleşince, kendi parlamentosu olduğu halde kralsız kalmak istemez ve kendi kralını aramaya koyulur, ne tuhaftır ki insanlar her zaman, bağımlı olmayı ve yönetilmeyi özgürlüğe tercih etmişlerdir dünyanın her yerinde ve her tarihte.
Bu sebeple bir yarışma düzenlenir ve dünyanın her yerinden, uzak doğu’dan, Arabistan’dan, Büyük Britanya’dan ve Avrupa’dan krallar, prensler, hanedanlar Norveç kralı olmak için başvurur. Başvuruları değerlendiren halk ve parlamento, yeni kralları olarak kendilerine yakın olan bir prensi, yani bir viking prensini kral olarak seçerler. Danimarka Prensi olan Carl, Norveç krallarının ismi olan Haakon ismini kendine yeni isim olarak seçti ve kendisini seçip onurlandıran Norveçlilere jest yapmış oldu böylece. Kral 7. Haakon 1905 yılından 1957’e ölene kadar Norveç’in kralı olarak hüküm sürdü. Ölünceye kadar tek başına sokaklarda gezdi, her yerde alışveriş yaptı, halkın arasında yaşadı ve çok sevildi. Ona, oturması için, şimdilerde Oslo’nun yüzü olan kraliyet sarayını yaptılar ve onun torunu olan şimdiki kral hala bu sarayda oturuyor. Yine sarayın kapısına kadar gidebilirsiniz, ne bir koruma, ne de duvarlar var.
Yine, kadın hakları ve işçi hakları mücadelelerinin 1600’lü yıllarda ilk başladığı yer olan Norveç’tir. 1800’lü yıllarda elektrik endüstrisi ile artan özel şirketlerle birlikte, balıkçılıkla geçinemeyip şehre göçen yerli halkın barınma ve şehirde yaşaması güçleşince çocuk çoluk çalışmaya başlamışlar ve sosyal duyarlılığa neden olmuşlardır. Daha kısa çalışma saatleri, işyerlerinde güvenli koşulların sağlanması, hastalık sigortası ve işsizlik durumunda ekonomik destek gibi hakların alınması bunlar arasındadır. Kadın hareketi, kadınların toplumdaki hakları, cinslerin eşitliği ve kadın ve erkeklere aynı olanakların sunulması için savaşmıştır. Boşanma hakkı, korunma hakkı, ücretsiz kürtaj ve kadınların kendi vücutları hakkında kendilerinin karar verme hakkı da kadın hareketinin belli başlı davaları arasında yer almıştır.
1969’da kuzey denizinde bulunan petrolle, Norveç de bir petrol ülkesi oldu. Ekonomik olarak bu kadar güçlü olmasının en büyük nedeni, bütün dünyaya petrol ihraç eden ülkelerden biri olması.
Başkent Oslo oldukça sakin ve dingin bir liman şehri. Hatta limanı ve ortaçağdan kalan kalesi ile ilk gördüğümüz anda bize Bodrum’u hatırlattı. Bodrum kadar olmasa da çok küçük ve 2 günde her yerini gezip bitirebileceğiniz bir şehir. Tabi ki üç aylık yaz dönemi dışında geldiyseniz soğuğuna dayanabilirseniz. Ne yün eldivenler ne de yün atkı ya da bereler koruyabilir sizi. Kış mevsimlerinde büyük caddeler hariç, parklar ara sokaklar bildiğiniz 2-3 santim kalınlığında buzla kaplı. 15 günlük İskandinav gezimiz için getirip de hiç bir yerde kullanmadığımız her şeyi boşaltıp burada üst üste giyip, askıdaymış gibi gezmemize rağmen ne popomuz ısındı, ne ayak parmaklarımız, ne de kulaklarımız. Yani sırt çantanı tak, atla git yeri değil bu Oslo tıpkı diğer tüm nordik ülkeler gibi. Bildiğiniz eksilerin dibinde gündüz gecelerine hiç bakmıyorum bile.
2015 yılında dünyanın en pahalı şehri seçilen Oslo için soğuk mu daha sert, pahalılığı mı derseniz, benim için ikisinde de dünyanın 1 numarası. Sadece bir hamburgerin 180 Nok( Norveç kronu) yani 90 lira olduğunu düşünürseniz eğer bir pizzanın ya da makarnanın 400 nok yani 200 lira olduğunu, bir kutu kolanın 20 lira olduğunu anlayabilirsiniz. Gerçekten şaka gibi bir şehir.
Slottsparken Parkının ortasında kurulmuş 173 odası olan, kraliyet sarayına kadar uzanan Karl Johans Gate Caddesi, Ulusal Tiyatro, Ulusal Galeri ve Parlamento binasına ev sahipliği yaptığı gibi sağlı sollu büyük marka ve mağazalarla, ünlü restoranlarla hem yerli halkının hem turistlerin en yoğun ilgi gösterdiği yerdir. The National Gallery( Ulusal Galeri) ‘ye sadece “The Scream” için bile olsa gitmek zorundasınız ki Cezanne ve Manet’in muhteşem eserleri de var burada. Modern Opera ve Bale Binası’nın mimarisi Sydney’in ünlü opera binasının namını bitirecek gibi. Hem denize uzanan deniz kızı edasıyla, hem modern ve inanılmaz estetik duruşuyla, dış görüntüsünden aşağı kalmayan ahşap- metal dokusundaki iç dizaynıyla müthiş görülesi bir yer.
Oslo’nun olmazsa olmazı, görülmeden dönülmeyecek yerlerinden birisiyle Oslo’yu bitirelim…
Vigeland Heykel Parkı, Norveçli ünlü heykeltıraş Gustav Vigeland’ın 1920- 1943 yılları arasında yaptığı birbirinden güzel heykellerinin sergilendiği bir park. Esprili ve anlamlı, minimalist heykellerin arasında dolaşıp, onlarla aynı görüntüleri vermek onca soğuğu unutturan keyifli enstantaneler sunuyor…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU