Hiç içinizden düşünen oldu mu; “Kuşlar özgür mü acaba?” Muhtemelen bu soru hiç aklınızın ucundan bile geçmemiştir. Veya tuhaf bile gelmiş olabilir size. Eğer bu soruya cevap bulmaya çalışırsanız, her tarafa pırıl pırıl uçan kuşlar özgür olmaz mı diye kahkaha atarsınız…
Peki, kafeste olan bir kuş özgür olabilir mi? Cevap çok basit değil mi sizce? Kafeste olan bir kuş nasıl özgür olabilir ki… O zaman kanat çırpmak bir özgürlük mü? Ahh sorular kafamda duvardan labirentler örerken bir de öte yandan Alejandro Jodorowsky kafamı karıştırıyor bazen… Der ki; “Kafeste doğan kuşlar uçmayı hastalık zanneder.”
Peki, bir kuşla bir insanın aynı düşünce ve felsefe içinde bağdaşlaştırabilir miyiz? Doğru olur mu sizce? Bu bağı oluşturan zincirin halkaları ne olur? Gelin o zaman size özgürlük simgesi kartallar üzerine bir mitoloji anlatayım. Sonra da düşüncelerimizi somutlaştıralım. Önce şu mısralara göz atalım. “Yapayalnızdır güneşe doğru uçan kartal, yanında yuvası yoktur. Yapayalnız dağılırlar boşluğa ve yapayalnız ararlar yaşamın gücünü” der Halil Cibran…
Öte yandan “Kartalların uçtuğu tepelerde yaşar üst insan” der Nietzche. “Oralarda ayak takımının içtiği sulardan uzak ve onların dudaklarıyla kirletmeği kaynaklardan içer sularını” der… “Kartalların yüksek tepelerinde havalar sert ve soğuktur, gelişmiş akciğeri olmayanlar dayanamaz bu sert havalara” diye över kartalların yaşadığı yükseklikleri ve hayalini kurduğu geleceğin üst insanını…
Antik Yunan tarihinde ve mitolojisinde, kartal savaş meydanlarının, cesaretin ve özgürlüğün sembolü sayılırdı. Aynı zamanda Tanrılar tanrısı Zeus’un simgesiydi. Onun gücünü ve zekasını temsil ederdi. Kutsallıkla nitelenir, uçuşu dikkatle incelenir, anlamlar çıkarılır, kehanette bulunulurdu.
Atina şehrinin tanrılar kadar sevilen kralı Periphas, yaptığı işlerle, adaletiyle, duruşuyla tebası için inanılmaz bir varlıktı ve bir gün bu durumu kıskanıp, öfkelenen Zeus tarafından bir yıldırımla çarpılıp yok edilecekti. Durumu anlayan Apollon araya girdi ve babası Zeus’u durdurdu. Yine de öfkesine yenik düşen Zeus, kralı bir kartala çevirdi. Artık bir kartal olan Periphas, sadakati, cesareti ve ihtişamıyla bu defa da Zeus’un sevgisini kazandı ve Zeus onu kuşların kralı seçip bir daha da yanından ayırmadı. Artık gökten aşağı doğru bir kartal süzülüyorsa önce, arkasından Zeus geliyor demekti.
Hristiyanlıkta kartal, İsa’nın dirilmesini ve gökyüzüne çekilmesini, Katoliklikte Evangelist Yuhanna’yı, Latin mitolojisinde Jüpiter’i temsil ediyordu.
İskandinav mitolojisinde, tanrılar tanrısı Votan, bir yerden çıkmak, bir yere girmek istediğinde kartal kılığına girerdi. Bazı yerli inançlarında, fırtınaların oluşma nedeni, kartalların kanatlarını çırpmasıydı hatta…
Eski Türk geleneğinde, Yakut Türklerinde ve Şamanizmde de kartallar kutsaldı. Hatta ilk şamanın kartal olduğuna inanılırdı. Bazı arkaik inanışlarda ölülerin ruhlarını öbür dünyaya kartalların götürdüğüne, bazılarında ise güneşi kartalın yaptığına inanılacak kadar kutsallaştırılmıştı… Zerdüşt’ün kutsal hayvanı kartal, havada geniş değirmiler çizerek uçarken, Tibet’te ölenlerin bedenini parçalayıp etlerini ve kemiklerini yüksek tepelerden kartallara atarlardı.
Eski Mısır’ın kartal başlı firavunlarından, Kızılderililerin kartal totemizmine kadar, yerlerin ve göklerin kutsal sembolü olan kartalın, birçok yerli halklarca öldürülmesi bile günah kabul edilmişti. Hatta tüylerini kutsal sayıp, giysilerine takarak taşımışlardı.
Tanrılardan ateşi çalıp insana hediye eden Prometheus, Zeus tarafından Kafkas Dağı’nda zincire vurulmuş, her gece gönderilen bir kartalla, karaciğeri kemirilmiş, sabaha kadar yeniden oluşan karaciğeri sürekli olarak yeniden ve yeniden kemirilip, aynı işkenceyle cezalandırılmıştı.
Başka bir kartal mitolojisinde; Artemis, etrafındaki perilerden biri olan, Kos Adası’nın kralı Merops’un karısı Ethemea’yı, yanından ayrıldığı için öfkelenip oklarıyla delik deşik etmişti. Bu duruma çok üzülen kocası ölmek istediği için, krala acıyan Zeus’un karısı Hera, Ethemea’yı kartala çevirmişti.
Hayatı boyunca sadece bir tek yuvaları olan ve tek eşli olan, göklerin en asil ve en heybetli sakinleri olan kartallar, en yüksek yerlerde yaşar ve en yükseklerde uçarlar. Ve fakat 40 yaşlarına geldiklerinde zor bir kararın eşiğindedirler. Bu yaşa kadar, pençeleri sertleşmiş, gagaları uzamış ve kıvrılmış, tüyleri kalınlaşmış ve ağırlaşmıştır. Bu yaş, hayatlarının dönüm noktasıdır ve bir karar vermek ve seçim yapmak zorunda kalırlar. Ya ölümü seçeceklerdir, ya da yeniden doğmayı… Yaşamayı seçenler çok yüksek bir yere çıkar ve yalnız kalırlar önce. İlk iş gagalarını sert bir kayaya vura vura sökmektir. Ne kadar acılı bir süreç de olsa, kan revan içinde bile olsa bunu yapmak zorundadırlar. Bir süre gagalarının yeniden çıkmasını beklerler. Gagası çıkan kartal, artık gagasıyla pençelerini yerinden sökmek zorundadır. Yine kan revan içinde kalan kartal, pençelerinin iyileşip, yeni pençelerinin çıkmasını bekler. Pençeler çıktıktan sonra son bir zor görev kalmıştır artık. Kalınlaşmış ve ağırlaşmış tüylerinin pençeleri ve gagaları yardımıyla tek tek yolunması. Tüylerin yolunup yeni tüylerin çıkmasıyla 150 gün kadar süren bu zor süreç bitmiştir ve yeniden doğmuş gibi daha hafif ve çevik bir yirmi yıl daha kazanmışlardır… Bu yeniden doğuşun acılı sürecini göze alamayanlar çoktan ölümü seçmişlerdir zaten…
Yukarıda üçgenin kutuplarında karşılaştırmaya ve eşleştirmeye çalıştığımız özgürlük, kartal ve insan motifleri arasında ütopik uyum ve anahtar sözcük ne? Anlattıklarım hepsi birer sembolizm! Tüm canlıları; hayvanları, kuşları, insanları ortak kılan tek şey sadece onların tutum ve davranışlarıdır. Bu yerde aklıma Abdul Kalam’ın bir sözü geliyor. Der ki; “Yağmurda tüm kuşlar sığınak bulurken kartal bulutların üzerine uçarak fark yaratır.”
İşte bu fark kartalları özgürlüğün sembolü, Zeus’un simgesi, bin yılların mit kahramanı, farklı kültürlerin ilham kaynağı yapmıştır.
Peki, o zaman farklı olmaya ne dersiniz?
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU