Her sabah, işe gitmek üzere, kapıyı çarpıp dışarı çıktığımızda, bir müddet sonra şehrin kalabalığında buluruz kendimizi; daha doğrusu kendimizin dışında her şeyi…

Eskilerin, salabet-i ahlak dediği, ahlak ve karakter sağlamlığımızı sınamamız gereken herşeyle karşılaşırız yolda, ama görmeyiz.

Adeta retinamızdan korteksimize hiçbir şey geçiş yapmaz. Sözün kısası, gerekli insani farkındalıklarımızı , pek insanca reflekslerimizi, bize dayatılan çarpık sanayi toplumunun, insanı hiçe sayan çarklarına gönüllü sunmuşuz…

Uzatmayacağım, bu konuda söylenebilecek çok şey var.

Gün içinde kaldırımlarda, tanıdığımız- tanımadığımız insanlarla karşılaşır, adeta ruhlarımız bizden çekilmişcesine, bir yerden bir yerlere gideriz. Bazen küçücük dikkatlerimizle, annelerin kucaklarındaki bebeklerle göz göze geliriz. Bazen de aniden irkilerek, sağa sola seyirttiğimiz anlar olur, kulakları plastiklerle plakalanmış sokak köpekleriyle karşılaştığımızda…

Sokakların gerçek drama oyuncularıdır onlar… Bir an ve bir kez durup onların gözlerine sevgiyle bakın n’olur! Orada acının, yokluğun, açlığın, bir tas susuzluğun, terkedilmişliğin, ama insafımıza terkedilmişliğin aczini görürüz gözlerinde…

Ürkmeden, korkmadan, tekmelemeden önce, kovmadan önce evinizin dükkanınızın önünden, rus yazgıcılığı gibi kaldırımların üzerinde yatan, uyuyan bu canları düşünmek ve anlamak da gerektir.

Bu yaşam, bu hava, bu besinler, bu sokaklar, gördüğümüz ve dokunduğumuz her şeyimizle ortağımızdır onlar.

Duygularımızı okşaması için kolayca elde eder, çocuklarımızı kırmamak için buluruz bir yerlerden, insafsız bir hırsız sessizliğinde, kimseler görmeden sokakların insafına terk ederiz onları.

İdealizmin, önemli adamlarından Leibniz der ki:” nesnel gerçek vardır, ama ancak bizim varlığımızla vardır” demek ,”nesnel gerçek yoktur” demektir. Çünkü nesnel gerçek, insandan öncede var olan ve insandan sonrada var olacak olan demektir. Doğadaki bütün canlı ve cansız varlıklar biz insanoğlundan milyarlarca yıl öncesinden beri var idiler. Sadece 100 bin yıldır bu dünyada varız ve canlıların çoğunu katlettik ve yok ettik, bir kısım canlıların da türleri yok olmak üzere…

………….. Bu akıl tutulmasının
……………bu vicdan tutulmasının
…………….bu ahlak tutulmasının
…………….bu vandallığın pergel ayağı biziz!!!

Bizim kadar onlara da ait olan bir dünyada yaşamaktayız. Yeterince savaş naralarıyla “CANLARIN” katledildiği kimseye ait olmayan bu dünyada, bize yakın en küçük bilinç farkındalığından, uzağımıza doğru, bir gün ısrarla ve yaşama inat, bir insandan , börtü- böceğe kadar hepimizin olan bu oyun bahçesinde “CAN” taşıdığımızı hatırlar ve empati yapmayı öğreniriz…

Duvawi Kızılderililerinin şefi Seattle derki: “Bütün sığırlar öldürülüp, bütün yabani atlar ehlileştirildiğinde, ormanların gizli köşeleri, insanların kokusu ile ağırlaştığında, bereketli tepeler tel çitlerle çevrilip utandırıldığında nerede olacak kuşlar?

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU