1900lerde, aristoklara ait bir malikanede verilen bir kır partisinde davetlilerden birinin çocuğu havuza düşer ve çırpınarak dibe doğru dalar. Yüzme bilmediği için boğulmak üzeredir. O zamanlar bir İngiliz malikanesinde bir yüzme havuzu olması pek rastlanan bir durum değildi ve genellikle çocuklar yüzme bilmezdi.

Bahçıvanın oğlu havuza atlayarak çocuğu kurtarır. Daha sonra soylu çocuğun ana babası bahçıvana kendi oğullarıyla hemen hemen aynı yaşta olan oğlu için ne yapabileceklerini sorarlar. “Birbirinden zeki iki oğlum var. Biri tıp bursu kazandı ve gemi doktoru oldu. Küçük oğlum da onun izinden gitmek istiyor,”diye anlatır bahçıvan.

“Oğlun Londra’da bir okula kabul edilirse onu bize gönder, bakımını üstleneceğiz ,” der aile. Oğlan 18 yaşına basınca, Londra Tıp Okulu’na kabul edilir. Aile sözünü tutar ve mezun olana kadar bahçıvanın oğlunun bütün bakımını ve okul masraflarını karşılar. Genç adam eğitimi sırasında bakteriyolojiye özel bir ilgi beslemeye başlar.

Savaştan sonra Londra’daki St. Mary Hastanesi’nde çalışır, 1919 da profesör olur. 1940 da penisilini bulur ve insanlar üzerinde denemeler yapmaya başlamak üzereyken ofisine, acil isteği olan resmi bir görevli gelir. O zamanlar zatürree dünyada bir numaralı öldürücü hastalıktır ve bu uzun zamandır böyledir.

“Çok önemli bir politikacı zatürreeden ölüyor. İnanıyoruz ki bizi önümüzdeki tehlikeli yıllardan çıkaracak tek kişi o. İngiltere’nin güvenliği için bu kişinin yaşaması gerekli ve hükümetimiz sizden, çalışmanızı bu kişiyi kurtarma yönünde değerlendirmenizi istemekte.” Profesör laboratuarından çıkar, ölmekte olan adama gider. Adamın yatağına yaklaşınca yıllarca önce yaşamını kurtardığı ve kendisini okutan aristokratın oğlunu görür. Her ikisi de şaşkınlık ve memnuniyet içinde birbirlerine bakarlar.
Dr. Alexander Fleming penisilini Winston Churchill’e enjekte eder ve bir kez daha yaşamını kurtarır. Sonucuysa hepimiz biliyoruz.

Her iki adam daha sonra İngiltere’ye katkılarından dolayı şövalyelik unvanına layık görülürler. Sir Winston Churchill “Dünyada kimse bir başka insana bu kadar çok şey borçlu değildir, üstelik de tam iki kez!” der. Söz konusu olan arkadaşı Sir Alexander Fleming’dir.

Bazen iki kişiyi kaçınamayacakları ve anlaşılmaz bir biçimde birbirine bağlı olaylar içinde görürüz. Acaba bu tam anlamıyla bir rastlantı mıdır, yoksa psişik tutarlılık ve kozmik uyum mudur? Bu yaşamda bir türlü kaçamadığımız olaylara, insanlara ve size yapışmış olan kadere ilişkindir. Bazı şeylerin görünürde nedeni yoktur. Varoluşu ancak bulanık bir biçimde algılayabileceğimiz bir gizem olarak kavrarız.

Carl Jung ” eşzamanlılık” olarak isimlendirir bunu ve ” rastlantısal olarak birbirine bağlı olmayan ancak psikolojik olarak anlamlı iki deneyimin eş zamanlı olarak meydana gelmesi” biçiminde açıklar. Örneğin siz tam birini düşünürken o kişi size telefon eder. Peki, bu bir rastlantı mıdır? Yine Sir winston Churchill 27 Şubat 1945 de Parlemento’da bir konuşmasında şöyle der: ” Çok fazla ileriye bakmaya çalışmak bir hatadır. Kader zincirinin halkalarıyla ancak teker teker başa çıkabiliriz.”

Mukaddes Pekin Başdil

Researcher-Author

Source: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU