RUHUN BAHAR TEMİZLİĞİ

"Kalbini dünyanın tozundan, pasından, kirinden temizle, orada nice gümüş tenli bedenler göreceksin". (Hz.Mevlana). Tasavvuftaki adıyla "tevekkül", yani kendini varlığa teslim etmek, varlığın kollarına bırakmak kendini, varoluşun hiçliğine ve çokluğuna devretmek yönetimi ve tüm ağırlıklardan kurtulmak. Hani bahar temizliği yapılır ya evlerde? Hani ilkbahar da yeniden doğar doğa kendi özünden, kendi yokluğundan ve hiçliğinden. Kel bitkiler yeniden yeşerir, kuru dallar yine çiçek açar, toprak rengarenk püskürüverir çiçek çiçek, yaprak yaprak ya? Haydi! Biz de yeniden yeşillenip yeniden doğalım bu ilkbahar ne dersiniz? Tıpkı her gece ölüp, sabah yeniden doğduğumuz gibi. Her nefes alış ile doğup, veriş ile öldüğümüz gibi. Bu ilkbahar da ruhun temizliğine var mısınız? Bütün korkulardan, öfkeden, takıntılardan, vesvese, panik atak, kıskançlık, hırs, rekabet, gerilimlerden, geçmiş, gelecek ve her tür meraktan? Yani bütün bu cehennemden? Bütün bu ağırlıklardan kurtulmak, endişelerden kurtulmak ancak tefekkürle mümkün olabilir. Yaradan bize kendi nefesinden üfledi ise ve bize şah damarından daha yakın ise bu telaş niyedir? O bütünü yaratırken bizi diğer bütünden ayırmadı, bizi birbirimizden ayırmadı, ötekileştirmedi. Bütün içinde bizi bir kum tanesi, okyanusta bir damla, koncertoda bir nota yaptı. Ne bütün bizden ayrıdır, ne de biz bütünden. Bütünün bizimle ilgili planları vardır çok önceden belirlenmiş, ancak bu bilgi ile bu anlayış ile bu egosal cehennemden ve bedenin esaretinden kurtulabiliriz. Ayrım sadece zihnimizdedir, tıpkı zaman ve mekan gibi. Derin hakikat, bizim birlik ve tekliğimizdir. Her şey ilahi planın bir parçasıdır. Olan hiç bir şey bizim dışımızda değildir. Yaratılan her şey değerli ve biriciktir. Sadece biz insanlar (nefs) egomuza hoş gelen şeyleri " iyi, güzel, faydalı", hoş gelmeyen şeyleri kötü, çirkin, değersiz" olarak etiketleriz. İyilik ve kötülük biz yaratılanların zihnindedir, yaradan için her yarattığı değerlidir. "Yaradandan ötürü, yaratılanı sevmek" Yunus'un dediği gibi, yaratılan hiç bir şey de kusur aramamak, hata aramamak, bilhassa hatayı örtmede gece gibi olmak bizim Anadolu topraklarına özgü bir kavrayış değil midir? Kadere inanmak ve teslim olmak bizim inancımızın bir parçası değil de nedir? Olan hiç bir olayı kişisel olarak algılamadan, bizi geliştirmek ve büyütmek için olduğunu kavrayıp, bütün insan ve varlıkların bizim birer aynamız olduğunun farkındalığı içinde yolumuza devam etmek müthiş bir hafiflik olurdu ve huzur olurdu. Öfke duyduğumuz, kızdığımız her insan da, kendimize kızıyor ve öfke duyuyoruz. Bizi kızdıran ve öfkelendiren her ne ise o duygu ve hislere sahip olmasaydık, tanımasaydık niye kızıp öfke duyacaktık ki zaten? Bütün bir ömür boyunca tefekkür edip, akışta kalmak, işin özü bu. Hani bir nehrin ortasındaki bir kocaman kaya parçası gibi. Bazen coşkuyla, bazen öfkeyle, bazen nazlı nazlı, hafif hafif akarken nehir, kaya parçası hep oradadır. Öylece durur. Bazen başka kayalar çarpar, kütükler, kirlilikler, başka çeşit maddeler, çarpar ve sağından solundan akıp gider, üstüne yapışıp kalmaz. Niye bize yapışsın ki hayatın akışındaki gelenler. Alıp kabul etmeyi ve kabullenmeyi öğrenmek zorundayız. Hatta kaya parçası yerine, Yunus'un gül yaprağı hikayesindeki gibi, gül yaprağı olabilseydik nehrin üzerindeki. Akışla akıp, onunla birlikte nice ormanlardan, tepelerden akıp, okyanuslarda eriyebilseydik, ne varlığımızla taşırıp, ne de yokluğumuzla üzseydik bütünü. Kalp aynamızdaki bütün fotoğrafları silip, geçmiş ve gelecek düğümlerini çözüp, yaşamın bir illüzyon olduğunu anlayıp, zihnin ve egonun entrikalarını görüp ve yüzünü açıp, ruhumuzu detox yapmanın zamanı geldi. Gerçek benliğimizi görmenin, gerçekte var olduğumuz spiritüel varlıklar olduğumuzu anlamanın başka yolu yok. Maskeleri indirelim, kendimizle yüzleşelim, temizlenmiş halimizin bir kişilik değil, bireysellik olduğunun bilinciyle geçmiş ve gelecek yanılsamasından kurtulup, kimliklerimizi varoluş okyanusunda eritelim. Artık aktör olduğumuzun bilinciyle, yaşam sahnesinde yeni huzurlu ve dingin, birbirimizin nefesi olduğumuz yeni roller kuralım... Nefes alalım... Nefes olalım... O'nun üflediği gibi olalım...

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU