Bernard Shaw, Pygmalion oyununun galası için Winston Churchill’e bir davetiye gönderir. Ve klasik İrlandalı alaycılığı ile şu notu ekler:
“Davetiye iki kişiliktir. Bir dostunuzu da getirin, tabi ki eğer varsa.”
Churchill bunun üzerine bu yıldızının hiç barışmadığı lakin görüşmekten de kendini alıkoyamadığı ve esprili yanını çok beğendiği Bernard Shaw’a şu notu gönderir:
“Galaya değil ama ikinci oyuna gelirim, tabi ki tekrar sahnelenirse.”
Ve şöyle devam eder: ” İnsani değerler içerisinde en çok saygı gösterilmesi gereken değer cesarettir; çünkü söylenildiği gibi ” diğer bütün değerleri güvence altına alan değer cesarettir.”
Kadim bir dostumdan duyduğum bu hikaye, dün akşam Bülent Gardiyanoğlu’nu dinlerken aklıma geldi birden bire. Bülent hoca insanların sınavlarını anlatırken, para, sağlık, ilişkiler ve cesaret diye dörde ayırmış, cesaretin değerliliğinin bir kez daha altını çizmişti. Bir işe başlamaya cesaret edemeyen insanın ne kaybetme ne de kazanma şansı vardı. Kaybetmek için bile denemek cesareti gerekirdi.
Diyojen, yaşadığı hayatı hayranlıkla izleyen insanlar olduğunu bilir, ” Çok itibarlı bir köpeğim ben!” derdi: ” Ama beni beğenenlerin hiçbirinde benimle ava çıkacak cesaret yok.”
Cesaret başlı başına yaşamak için gereken bir değer değil mi zaten. Yaşamın kendi cesarettir yani. En korkak insan bile sıkıştığında aslan kesilip bir hamle yapabilir. Ama atalardan, karmalardan getirdiğimiz kendi deneyimlerimizle yıllarca biriktirdiğimiz korkularımız vardır. Değersizlik korkularımız, güçsüzlük korkularımız, suçlanma korkularımız, yalnızlık korkularımız, ölüm korkumuz ve daha birçok adını koyamadığımız korkular. Uyanışta olmayan, farkındalığında olmayan her insan cesaret potansiyeli gibi, bir ya da birçok korku çeşidini bilinçaltında barındırır.
Dışlanma, reddedilme, onaylanmama, takdir edilmeme korkusu yüzünden her şeye evet deriz. Sevgisizlik korkusu yüzünden hediyeler alır, sevgi kazanmaya çalışırız. Aldatılma ve kaybetme korkusu yüzünden sevdiklerimizi mülk gibi sahiplenir, baskı ve otorite kurarız. Başarısızlık korkusu yüzünden işkolik oluruz. Parasızlık ve yokluk korkusu yüzünden paylaşmayı bilmeyiz. Çaresizlik ve acizlik korkusu yüzünden kurban rolü yapışır üstümüze. Acı çekme ve acizlik korkusu yüzünden bağımlılıklarımızdan kurtulamayız. Güvenmekten korkar, değişimden korkar, kontrolcü ve her şeyi kendi yapan, yaptıkça yorulan ve zamanı asla yetmeyen, yetmedikçe agresifleşen insanlar oluruz… Bunlardan bir çoğu bende de var. Yıllardır şifalandırma çalışmaları yapıyorum. Bıkmadan usanmadan egzersizler yapmak, günün en az 1 saatini kendimize arınma, temizlenme ve şifalanma zamanı olarak ayırmak zorundayız. Korkulardan arınma ve şifalandırma çalışmalarını Bülent Gardiyanoğlu’nun internet adresinden ücretsiz indirebilirsiniz ve ta ki korkularınızdan özgürleşinceye kadar yapabilirsiniz.
Öte yandan, Bernard Shaw’un cesurluğu ile birlikte nükteli dili ve espri anlayışı, keskin zekası Churchill’in hoşuna gidiyordu. Esasında ne kadar büyük ve akıllı insan varsa bu dünyada, çoğunun keskin zekası yanında, esprili yanı da vardır. Şakacı ve esprili olmak hayatı daha kolay ve eğlenceli kılar. Gülümsemek ve gülmek olmasa dünya daha zor bir yer olurdu. Ruhumuz ölümsüz belki ama biz şu halimizle biricik ve tekiz. Benden başka yok, sizden başka yok. Bir tek eşiniz benzeriniz yok. Ve bir daha da olmayacak. Bu ne muhteşem bir şey. Bu ne büyük bir onur bir tek insan için. Gülümsemek ve neşelenmek için, esprili ve eğlenceli olmak için başka sebebe ne gerek?
Sokrates idama mahkum edildiğinde, onunla vedalaşmaya gelen karısı ağlayarak dedi ki:
– Ah Sokrates! Haksız yere öldürülüyorsun.
Sokrates de gülerek cevap verdi: “Yoksa sen benim haklı yere mi öldürülmemi isterdin?”
Kendisi için yas tutan arkadaşlarına da şöyle diyordu: “Lütfen neşeli olun ve yalnızca bedenimi gömdüğünüzü söyleyin.”
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU