30-35 yaşlarında çok güzel bir kadın, her gün sabah aynı saatte, elindeki değnekle ve el yordamıyla otobüse biniyordu ve şoför de her gün ona boş koltuğu söylüyordu: “Sağdan ikinci koltuk bayan!” veya “soldan dördüncü koltuk!”…

Bir kaç ay önce, kadının gözleri bir ameliyat sırasında tamamen görmez olmuştu ve bir daha da asla göremeyecekti. Kadın her geçen gün kocasına yük olduğunu düşündükçe, kocası da onu asla yalnız bırakmayacak ve ona destek olacak ve kendi ayakları üzerine basması için cesaretlendirecekti. Adam bunun için kendi kendine söz vermişti.

Gün geçtikçe içine kapanan karısını gördükçe adam üzülüyor ve çareler arıyordu bu durumu biraz olsun düzeltmek için…

Birden karısının gözlerini kaybetmeden önce çalıştığı eski işi geldi aklına. Onu yeniden işine dönmeye ikna etmeliydi.

Kadın bunu ilk duyduğunda çok öfkelendi: ” Nasıl olur? Ben körüm! Bunu yapamam!” diye bas bas bağırmaya başladı kırgınlık ve kızgınlıkla, diğer taraftan kocasını daha fazla üzmek istemiyordu, bir şeyler yapmalıydı…

Adam her sabah onu işe bırakıp, her akşam da işinden almaya söz verdi. Karısının bunu başaracağına inanıyor, ona güveniyordu. Kocasının ısrarlarına dayanamayan kadın, çaresiz kabul etti bu öneriyi…

Aradan aylar geçti. Kadın eski işine yeniden alıştı. Yüzü yeniden gülmeye başladı. Bu sırada kocası başka bir teklifte bulundu kadına: “Artık işe kendin gidip gelmelisin. Yapabilirsin! “Kadın yine içerledi, kızdı, öfkelendi sonunda kabul etti bu öneriyi de. Aslında bunu kendisi de düşünmemiş değildi ama cesareti yoktu.

Artık kadın her sabah kendisi otobüs durağına gidiyor, otobüse biniyor ve otobüsten inip işine gidiyordu. Akşam da aynı şekilde eve dönüyordu.

Bir gün otobüsün şoförü kadına: “Sizi kıskanıyorum hanımefendi” dedi. Kadın şaşırdı ve nedenini sordu.

“Çünkü her sabah genç bir denizci, sizin hemen arkanızdan otobüse biniyor, bütün yol boyunca gözlerini bir an olsun sizden ayırmadan sizi seyrediyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıktan yolun karşısına sizin hemen yanınızda geçiyor, siz binaya girdikten sonra arkanızdan gülümseyip size el sallıyor” dedi…

Cengiz Erşahin’in “Hayata yön veren hikayeler”inden birisi olan, bu acıklı ama sevgi dolu, insanın kendi kendini aşmasını anlatan hikayesini defalarca okumuşumdur. İnsanlar ancak yaşatarak yaşar birbirini ve sevgi yaşatmanın diğer adıdır bence. Rilke’nin de dediği gibi: “Sevgi, iki yalnızlığın birbirine dokunması, birbirini koruması ve selamlamasıdır…”

Birbirini korumak ve selamlamak ömür boyu. İyi günde-kötü günde, hastalıkta-sağlıkta ve varlıkta-yoklukta ömür boyu sürmesine söz verdiğimiz, yemin ettiğimiz… Birlikte yaşlanmak, birlikte gülmek ve hep birlikte varoluşumuzu taçlandırmaya söz verdiğimiz bu güzel ve anlamlı birlikte yaşama sanatına hak ettiği değeri verelim artık…

Onu saygıyla süslemek, arkadaşlıkla güçlendirmek, şefkatle taçlandırmak, dostlukla anlamlandırmak, sabırla yoğurmak, iyilikle sürdürmek, sorumlulukla kolaylaştırmak, sadakatle emin olmak, güvenmekle sürdürmek yetmez… İki bedende yaşayan tek ruh olabilmek gerek!

Mukaddes Pekin Başdil

Araştırmacı-Yazar

Kaynak: Denizli Haber

uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU