Atlantis’te yaşarken insanlık 12 DNA sarmallarına sahipti. Bugünün insanlarından çok farklı genetik yapılara ve inanılmaz büyük teknolojilere sahiplerdi.
Kıtadaki devasa kuvars kristallerini depolayarak bunların gizemli yeteneğini kullanırlardı. Kristallerle evleri ve şehirleri aydınlatır, şifa odalarında insanları iyileştirmek için, gençleşme odalarında gençleşmek ve genç kalmak için, suçluları ve mental hastaları şifalandırmak için kristal odalarını kullanırlardı.
Bu kristaller güçlü bir enerji ile nabız gibi atardı ve bu kristallerin kendi sesi ve rengi de vardı. (Zaten gördüğünüz her şeyin kendi sesi ve rengi vardır, çünkü her şey ışıktır.)
Suçluları bu kristallerin mağarasına götüren inisiye rahipler, onlara uygun olan kristalin önüne oturtup, bir çubukla kristala vuruyor, kristalin elektromanyetik enerjisini salarak sağlanan ses ve renk harmonisi ile suçlunun negatif düşünce enerjileri pozitife dönüşünceye kadar onları orada yalnız bırakıyorlardı.
Bu teknoloji ile çok uzun yaşamlara sahiplerdi ve kolaylıkla yaşıyorlardı. Kristal aynaları vizyon görme ve sezgi yeteneklerini geliştirmek için kullanıyorlardı. 12 DNA sarmalının en güzel avantajlarını kullanma yetenekleri de cabası…
Kristaller ve su insanlıkla aynı ortak niteliğe, ses ve notalara sahiptir. Tüm evrenler likit su ve kristallerden oluşur, tıpkı insan gibi. İnsan da su ve kristallerden oluşur. Atomun içindeki proton ve elektron stabil ve ölümsüzdür, hiç bir zaman yok olmaz. Kristallerin yapısı ve suyun yapısı aynıdır, sonsuz stabilliktedir. Bu yüzden içinizdeki mikrokozmos, makrokosmozun izdüşümüdür, bu yüzden içinize bakmalı ve içinizde derinleşmelisiniz. Bu yüzden içinizde varoluşun tüm bilgeliği ve sonsuz bilgi vardır…
Konumuza dönersek; Ta ki, Belialoğulları (Şeytan oğulları) denilen Ahrimanik güçler ortaya çıkana kadar mutlu mesut yaşadılar Atlantis’te.
Belialoğulları, başlangıçta İYİ NİYETLE(!), sentetik kristaller üretmeye başladılar. Bunları insanlığın yararına kullanacaklardı güya. Ancak çok geçmeden, Atlantislilere kendi aralarında rekabeti öğrettiler, erkekleri ve kadınları birbirine rakip yaptılar. Etki altına aldıkları insanları kendi taraflarına çekip, toplumu parçalara böldüler. Rahiplerin kötüye kullanmadığı tüm vizyon görme, telepati ve sezgi yeteneklerini kendi taraftarlarına öğrettiler. Devasa sentetik kristalleri kullanarak güç istasyonları ve lazer teknolojisi elde ettiler. Büyük kristal jeneratörlerle hareket edebilen hava gemileri, denizaltılar, muhteşem makineler yaptılar. Güneş sisteminden aldıkları radyo-aktif enerjileri yerkürenin derinliklerine hapsedip, diledikleri yerlerde depremler yapıp düşman saydıklarını ve tapınakları yok etmeye başladılar.
Doğaya hakim olamadılar ve bir süre sonra yeryüzünün kabuğu çatladı, “Büyük Tufan” yani Nuh’un tufanı denilen olay gerçekleşti.
Peki, bu durum size pek bir tanıdık geliyor mu? Evet… Pek tanıdık…
Belialoğullarının soyu elbette bitmedi. Lucifer’in çocukları bugün aynı satranç masasında, 200 kişilik taraftarıyla, 8 milyarlık insanoğluna karşı en büyük oyun düzenini kurdu. Güzel de oynuyorlar, belki de oynamıyorlar, 8 milyar mışıl mışıl uyuduğu için onlar her hamleyi tek başlarına yapıyor. Bu güne kadar dünyada olan bütün salgınlar hesaplı kitaplı ve bunların işi. Bütün ekonomik buhranlar bunların işi. Şimdi de çip para gelecek. Büyük resmi iyi okuyun! Bu kez başarmalıydık! Bu kez oyunlarını bozmalıydık!
Elon Mask yüzlerce füzeyi uyduyu atmosfere göndererek ne yapıyor? Ne kadar iyi niyetli böyle? Bizim için trilyonlarca dolar harcıyor. Parayı nereden buldu? Bize mi sordu?
Bill Gates, güneşe gözlük takacakmış. Trilyonlarca ton tebeşir tozunu atmosfere atıp gezegenin ısısını yarım derece düşürmek istiyormuş. Kime sordu? Kimden izin aldı? Tebeşir tozu akciğerlere ne yapar? Doğaya bu kadar müdahale doğru mu? Gerçek amacı ne?
Virüs, onlarca dizide filmde yıllar önce anlatılmış. Algı yönetimi yapılmış. Yüzlerce virüsün patenti alınmış, aşısı çoktan bulunmuş. Bir taşla bir sürü kuş. Hem aşı sat milyarlarca dolar kazan, hem de milleti çiple YÖNET, ESİR ET. Yatın yatın, kalkın kalkın, canın sıkılır bir gün bir frekans, işine yaramayanları öldür gitsin…
5G her yere girdikten sonra, aşıyla çipledikten sonra, 6G için baz istasyonu kurmaya gerek var mı? Her insan baz istasyonu olacak zaten…
Ha aşı olmayanlara ne olacak? Önce trene, otobüse, uçağa binemezsin diyecekler, sonra da aşısızları terörist ilan edecekler. İnsanlar insanları kıracak, gammazlayacak. Oh ne ala!
200 kişilik iyiliksever, hayırsever kardeşlerimiz sanatlarından, performanslarından kalan zamanlarını satan ayinlerinde dinlenerek geçirmeyi hak ediyorlar elbette.
Girin internete bakın diyecem ama hemen siliniyor, tüm sosyal medya ve medya bu hayırsever kardeşlerimize ait. Pedofili videolarını izleyin, kaçırılan çocuklara ne yaptıklarını araştırın. İnternetteki ilk çıkan 50 sayfayı okumayın, varsa daha gerisine gidin, çünkü ortalıkta olan bilgiler onların izin verdikleri sadece.
Ve netflix’deki “black mirror” serisinin tümünü izleyin ki yakında daha neler yapacaklarını da görün…
Bu yazı için şimdiden özür diliyorum sizden. Karamsar bir insan değilim bilirsiniz, ancak neler döndüğünü bilmeyenler için yazdım. Karşımızdakini bilelim ki kendi stratejimizi kuralım, kendi teknolojimizi geliştirelim, kendi doktorlarımızın bulduğu aşıları olalım. Hep söylediğim şeyi bir kez daha söylüyorum: Din, dil, ırk, coğrafya ayrımı yapmaksızın kardeşliğimizi ve bir’liğimizi anlayabilirsek eğer; oyun bozulur….
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU