Alabama’da yaşayan Karun kadar zengin bir adam vardı. Son derece muhteşem bir evde, tüm sevdikleriyle birlikte huzur ve mutluluk içinde yaşıyordu. İnsanların rüyalarında bile göremediği kadar lüks ve olağanüstü bir hayatı vardı. Arabaları, fabrikaları, şoförleri, yazlık kışlık evleri, işte tahmin edebileceğiniz kadar zengin bir hayat.
Ancak, çok yoğun ve stresli bir hayatı vardı ve bu zenginliklerin farkında bile değildi. Günün neredeyse büyük bir bölümünü çalışarak ve oraya buraya koşuşturarak geçiriyordu. Daima gergin ve sinirliydi. Yataktan kalkar kalkmaz, tıraşını olur, evden fırlardı. Ne dinlenmeye, ne de kendini dinlemeye zamanı vardı.
Bir gün ne yerse kusmaya başladı, hiç bir yediği midesinde durmuyordu. Amerika’nın en ünlü doktorlarına gitti. Hepsi ağız birliği yapmıştı sanki: Hastalığı çoktan ilerlemiş, mide kanseri olmuş ve buradan birçok organına metastaz yapmıştı.
Ünlü işadamının hayatının dönüm noktasıydı bu. Zaten yemeden içmeden kesilmiş, ne yese çıkarıyordu; üstüne üstlük bir de üzüntüden uyuyamıyordu artık. Üç ay içinde çok zayıflamış, bir deri bir kemik kalmıştı.
Doktorları ona, üzülmemesini, yoğun bir perhiz yapmasını, onu bunu yememesini, strese girmemesini ve işini bırakmasını söylediler…
Yapacak bir iş kalmamıştı adamcağız için. Bu noktada çok önemli bir karar verdi. “Mademki ölecekti, kalan zamanını hep hayal edipte yapamadığı şey için harcayacaktı; dünyayı gezecekti.”
Doktorların tüm ısrarlarına rağmen, vasiyetini hazırladı, biletini aldı.
Yola çıkmadan önce gemi şirketiyle bir anlaşma yaptı. Eğer yolculuk sırasında ölürse, gemiye kendisiyle birlikte getirdiği tabutun içine koyacaklar ve bir dondurucunun içinde ülkesine geri getirip, ailesine teslim edeceklerdi. Çünkü aile mezarlığına gömülmek istiyordu.
Nihayet hayalindeki yolculuk başladı. Kaybedecek hiç bir şeyi yoktu artık. Tüm yasaklananları yaptı. Deliler gibi yedi içti. Hatta en sağlıksız olan şeyleri bile. Şarap içiyor, sigara içiyor, gece yarılarına kadar oyunlar oynuyor, dans ediyor; yeni insanlarla tanışıyor, uğradıkları adalardaki tüm baharatlı ve yerel yemekleri bile silip süpürüyordu. Hayatında bu kadar mutlu olmamış, eğlenmemişti. Üstelik ne kusuyor, ne de bir ağrı duyuyordu midesinde ya da vücudunda bir yerde.
Neredeyse hasta olduğunu ve olup biten her şeyi unutmuştu. Kendisi bile bu kadar eğlenceli olduğunu bilmiyordu hatta…
3 ay sonra ülkesine döndü. Gemiye bindiği gün satın aldığı tabutu derhal cenaze levazımatçısına iade ettirdi.
Alabama’ya gitti ve doktorlarına sadece merakından gidip, şöyle bir bakmalarını istedi. Çünkü kendisi bile tamamen iyileştiğini ve hiç bir şeyinin kalmadığını biliyordu. Ve artık yeni bir hayata başlayacaktı, üzüntüsüz, stressiz ve huzurlu…
2019’daki bu son yazımı yazmaya hazırlanırken, adet olduğu üzere, ben de siz sevgili okurlarıma bir yeni yıl armağanı vermek istedim. Kara kara düşünürken, son 20 yıldır elimi sürmediğim bir kitabı gördüm kütüphanemin tozlu raflarında. Çekip çıkardım ve şöyle bir karıştırırken yukarıdaki gerçek yaşam hikayesine rastladım. Tamam! Dedim. Buldum! Sevgili Dale Carnegie’den yıllardır unuttuğum bir metodu armağan edeyim dedim siz canlarıma…
İşte burada! Bunu yaşam kuralınız yapmanız dileklerimle, yeni yılınız kutlu olsun!
Dale Carnegie’nin “Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak” adlı kitabında anlattığı ve Wills Carrier tarafından bulunup kullanılmış, muhteşem bir reçete ve üzüntüyle baş etmenin 3 tılsımlı yolu:
1-) Kendinize sorun: İçinde bulunduğum bu durumda, mümkün olan ve olabilecek en kötü sonuç nedir?
Hapse mi gireceğim? İdam mı edileceğim? İşimden mi kovulacağım? Bütün paramı mı kaybedeceğim? Evimi mi kaybedeceğim? Şan, şöhret ya da ünümü mü kaybedeceğim? İnsanlar ne derler?
2-) Gerekirse bütün bu kötü sonuçlara katlanmaya ve başınıza ne gelirse gelsin alıp kabul etmeye hazırlanın.
Buna katlanmaya hazır olmak ve kabul etmek gerçekte çok da kolay olmayabilir. Ama üzüntünün sizin önünüzü açmayacağını ve size hiç bir faydası olmayacağını ve sorunlarınızı çözmeyeceğini idrak edin.
İnanın bu sonuca katlanmaya hazır olduğunuzda, çok ciddi bir şey olacak içinizde bir yerlerde. İçiniz rahatlayacak. Sessizlik ve hafiflik gelecek bir anda. İçinizde bulunduğunuz durumu anlamaya ve analiz etmeye bile gücünüz yetecek artık…
3-) Şimdi sessiz ve sakin bir şekilde durumu düzeltmeye ve çözmeye başlayın!
Burada çareler aramaya, göremediklerinizi görmeye, anlayamadıklarınızı anlamaya çalışın. Çünkü üzülmeye devam etseydiniz, hem hiç bir şey yapamayacak, hem de tüm düşüncelerinizi bir noktaya toplayamayacak bir araya getiremeyecektiniz.
Önce zihninizi takip edin, oraya buraya dağınık durumdaysa hala, izin verin dağılsın. Sonra düşünceler yavaşlayınca zihninizi toparlayın. Karar verebilme gücünüzü elinize alın tekrar. Zaten en kötü duruma katlanmaya hazır olduğunuz için, artık tüm korkularınızdan ve kuruntularınızdan arındınız.
Üzüntüden kararan gözlerimiz, karanlığın içinde çırpındığı bulutlardan aşağı indiği için, ayağımız da yere sağlam basar artık. Artık ayağımız sağlam yerdeyse, etrafıyla düşünüp çözüm üretmeye başlayabiliriz.
Profesör William James der ki: “Olan şeylere katlanın… Zira… Olan şeye katlanmak, herhangi bir felaketin sonuçlarını önlemeye doğru ilk adımdır.”
Yine Çinli filozof Lin Yutang: “Asıl zihin sağlığı, en kötü sonuçları kabul etmekle olur. Ruhsal anlamdan bakıldığında, bu gerçek bir kudret kaynağıdır.”
Yani en kötü sonucu kabullenince insan kaybedecek bir şey kalmaz ve kendiliğinden kazanacak çok şey vardır artık.
Nietzche’nin en sevdiğim sözü: “Yele karşı tükürmeyin!”dir. Doğanın akışına karşı durmak sadece bizi yormakla kalmaz, kendi tükürüğümüz yüzümüze yapışır. Doğayı arkamıza almak daha akıllıca olur.
2020, hepimiz için kabullenme yılı, doğayı arkamıza almayı öğrendiğimiz yeni bir başlangıç; ülkemiz için ve gezegenimiz için huzur ve sevgi yılı olsun…
Mukaddes Pekin Başdil
Araştırmacı-Yazar
Tükendi
Dikkat: Tükenmek üzere!
Availability date:
uyanış aydınlanma mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes pekin başdil mukaddes pekin mukaddes başdil mukaddes mukaddes mukaddes ruhsal rehber kolektif bilinç farkındalık hazartandoğan hakanyedican hakanyılmazçebi abdullahcanıtez bülentgardiyanoğlu ozanpartal sevildeniz cananbekdik cenksabuncuoğlu Bülent Gardiyanoğlu Çağrı Dörter Deniz Egece Zehirli Mikrofon Halil Ata Bıçakçı Erhan Kolbaşı Hasan Hüsnü Eren Prof. Dr. Gazi Özdemir Anette Inserberg Hakan Yedican Ferhat Atik Mustafa Kurnaz Kubilay Aktaş Hazar Tandoğan Alişan Kapaklıkaya Canten Kaya Şanal Günseli Haluk Özdil Binnur Duman Tuna Tüner Eray Hacıosmanoğlu Serpil Ciritci İlhan Berat Yılmam Teoman Karadağ Dr. Ramazan Kurtoğlu Abdullah Çiftçi Abdullah Canıtez Lemurya MU